top of page

Şiirlerim, anılarım..

                   

               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

EÄžER

EÄŸer dünyaya yeniden gelebilseydim,

Çocuk kalmak isterdim hiç büyümeden,

Kolej sınavlarına da çalışmaz, doyasıya yaÅŸardım gençliÄŸimi.

Hep küçük kalırdım,

Belki de yaÅŸlanmazdı etrafımda kimse böylece.

O zaman sevdiklerim de ihtiyarlamaz,

Ansızın ölmezdi Sevgili annem...

 

EÄŸer dünyaya yeniden gelebilseydim,

Akrabalarımı da seçebilmek isterdim, tıpkı dostlarım gibi.

Onları daha sık arar, hiç gönül kırmazdım.

Tüm insanların iyi yönlerini bulur, darılmazdım kimseye.

Ara sıra boÅŸ veren, çok gülen, sitemleri anlamayan biri olurdum.

 

EÄŸer dünyaya yeniden gelebilseydim,

Bu kadar çok üzmezdim kendimi yaptığım hatalar karşısında,

BüyüÄŸümü yine sayar, daha da  yakın dost olurdum onlarla...

Her zaman en iyiyi yapmaya uÄŸraÅŸmaz,

Dikkatli ve özenli de olmazdım ÅŸimdiki kadar.

 

EÄŸer dünyaya yeniden gelebilseydim,

Bazen de umursamazdım hatalarımı.

Tertipli ve düzenli olmazdım bu kadar,

Dağınıklığın da tembel zevkini yaşardım ara sıra.

Hiç rejim yapmaz ve daha çok profetirol yerdim.

Belki de dondurma olurdu yazın tek yiyeceğim...

 

EÄŸer dünyaya yeniden gelebilseydim,

Çocuk sahibi olmaz, böylece ona bir ÅŸey olur mu endiÅŸesi duymazdım...

Ä°nsanları daha çok sevmeye çalışıp onlara güvenir,

Hiç yalan söylemediklerine inandırırdım kendimi.

​

Ama belki de,

Tüm insanlardan uzaklaşır, doÄŸanın diÄŸer canlılarıyla doldururdum benliÄŸimi.

Böylece çevre ve trafik sorunlarını da yaÅŸamaz,

Küfür etmezdim yolda beni saÄŸlayan arabayla,

Genzimi yakan dumanı çıkaran fabrikaya...

 

EÄŸer dünyaya yeniden gelebilseydim,

Ölümü hiç düÅŸünmez, aÄŸlamazdım giden dostun ardından.

Yine aynı mesleÄŸi seçer miydim bilmem ama

Zevkli anlarını yaÅŸamaya çalışırdım doyasıya ve

Her dakikasını üzülmeden geçirirdim hayatımın.

​

Oysa ÅŸimdi Dante'nin ortasını geçmiÅŸ biri olarak,

Ancak düÅŸünebiliyorum bunları.

​

Belki de Vadeli Yaşam Hesabımın,

Kapanma günü gelmek üzeredir, kim bilebilir?..

 

Mehmet Asal

28.04.1993, Gölcük

​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ä°STANBUL’UMU GERÄ° VERÄ°N

 

Geri verin bana Ä°stanbul’u mu, çocukluÄŸumdaki saflığında,

Caddleri geniş ve boş, insanları birbirini tanıyan eski aydınlığında.

 

Misket oynayan arkadaÅŸlarımı, ÅŸimÅŸir topaçlı Necdet’i bulun bana,

Şişko Ceyhun getirsin meşin topunu, razıyım yine onun santrforluğuna.

 

Mehmet Ustanın karbüratör dükkânında yanık yaÄŸların ateÅŸine konsun,

Çatala takılı sucuÄŸumu yedirin bana, yanımda Turgut’ta olsun.

 

Abimle balığa gideyim Samatya’ya, o gizliden Bafra’sını tüttürsün orada,

Babama söylemeyeyim diye dönüÅŸte bir Goralı yaptırsın Ferit Abiden bana.

 

Bakkal Hacı Ali’nin dondurmasını çevireyim, ayıklayayım Fahri’nin fındığını,

Bir külah dondurma ve bir avuç taze fındık ile alayım karşılığını.

 

Çukurbostan’da Deli Fatma’nın teneke evini taÅŸlayalım, küfretsin yeniden,

Asım Özkan ÖÄŸretmenim kızsın bize, yüzümüz kızarsın derinden derinden.

 

Emekli ikramiyesiyle zar zor alınmış, Küçücük dairemizi verin geri,

Razıyım suları gene akmasın, Haseki parkından taşınsın içeri.

 

Kışın tavanı ıslansın üstteki Terastan aldığı yaÄŸmur suyuyla,

Varsın Türkan ablam yine çıkarmasın bizi terasına, o deli huyuyla.

 

Perşembe akşamları radyo tiyatrosu dinleyelim hep beraber arka odada,

Pazarları çayımızı içerken, Halit Kıvanç anlatsın maçları o minik radyoda.

 

Salı Pazarında çiÄŸ börek yiyeyim 15 kuruÅŸa, Yâda çıkmazsa o kadar param,

Sana sürülmüÅŸ ÅŸekerli ekmeÄŸimi versin bana razıyım yine canım anam.

 

Okula giderken hep yolunu gözlediÄŸim esmer Gönül’ümü,

Güzeller güzeli Süheyla öÄŸretmenimi koyun yanıma alsın gönlümü.

 

Ä°ncecik sarmalar saran, ismi gibi GülÅŸen ablamı getirin yanıma,

ÇektiÄŸi kahvesi mis gibi kokan Müyesser Teyzemi de bulun ne olur bana.

 

Annem sabah akşam falına baksın babamın habire,

Güzel ÅŸeyler söylesin aslında olmayacağını bile bile.

 

Kedimiz olsun sokaktan renkli, yine Demet koyayım adını,

Varsın bir Nisan sabahında yatağımda doğursun yavrularını.

 

Annem aniden ölmesin bir Ocak sabahında,

Babamla Pinikel bezik oynayayım yine günün ilk aydınlığında.

 

Söz veriyorum artık karışmayacağım babamın ne yediÄŸine,

Tek isteÄŸim 3 yaşından sonra ki halini de görebilsin torununun diye.

 

Hava karardığında komşu kızı Neşe ablam yine girsin koluma,

Dündar’a olan aÅŸkını bana anlatıp dursun giderken evinin yoluna,

 

Kışın üstünde çaydanlık kaynayan, dışarıda buz gibi bir hava,

Kenarında küçücük kestanelerin piÅŸtiÄŸi sobamı da bulun bana,

Yemin ediyorum şikayet etmeyeceğim artık elimi yaksa da.

 

Yazın sabahtan gidip Florya plajına, akÅŸam yine ıslak file ile döneyim eve,

Annem yoÄŸurt sürsün yanan omuzlarıma, babam kızarak bakarken bize.

 

Tuncay’la kan anonsları yapalım evlerindeki mikrofonlu radyodan,

Ve karşıdaki madamların yeniden gözleri büyüsün korkudan.

 

Fevziye Teyzem mis gibi hamsi yapsın, İsmail amcam soğan kırsın yanına,

Camdan kızlara laf atalım dokunsa da bazı mahalleli gençlerin kanına.

 

Yine gizliden bakalım güzellere Pazar mecmuasının solgun sayfalarında,

Mine Mutlu, Arzu Okay süslesin hayallerimizi denizin dalgalarında.

 

Sapanla birbirimize taÅŸ atalım Sulukuleli çocuklarla, yaralım kafayı,

Vatan Lunaparkında bulalım karayı, ama yine alamayalım parayı.

 

Sinemaya gidelim Cumartesi öÄŸlenleri dersten ayrılışta,

TurÅŸucu Salim’in acı suları yaksın boÄŸazımı oradan çıkışta,

Varsın yine öksüreyim ölürcesine bardaÄŸa her bakışta.

 

Tommiks’lerimi okuyup Suzi’nin hayali sevgilisi olayım yeniden,

Selma Teyzem uydurma tatlılar yapsın o güzel ellerinden.

 

Nihat Sultanahmet durağının borusunda onuncu barfiksini çekerken,

Gazete kâğıdına sarılı Åžam tatlının ÅŸerbeti kazağıma aksın yerken.

 

Bir baÅŸkaydı benim Ä°stanbul’um, ya da ben bir baÅŸkaydım önceden,

Geri verin bana eski Ä°stanbul’u mu, ya da alın artık beni bu ÅŸehirden…

 

 Mehmet Asal

15 Aralık 2006,İstanbul

 

 

 

 

    

 

 

 

​

Yeterli mi sanıyorsun,

Sadece insanları sevmeyi,

Tüm canlıları sevmelisin,

EÄŸer istiyorsan sevilmek.

 

Bir kedin olsun en azından,

Onun mutlu mırıltısını duymak,

Temizleyecektir tüm benliÄŸini,

Bir an bile olsa tüylerini okÅŸamak.

 

Aç bir köpeÄŸi doyurmak,

Hele yoksa korkun,

Biraz da başını okşamak,

Bil ki hazların en güzelidir.

 

Ä°stersen bir tavÅŸan sev,

Bulamazsan besle bir kuÅŸu,

Yeter ki sadece sev,

Karşılık beklemeden sev.

 

Doğayı da sevmelisin,

Kaktüsü de gülü de aynı derecede,

Unutma ki karşılık beklemeden sevenler,

Mutlaka birileri tarafından da sevilirler.

 

Mehmet Asal,

19.5.2007, Ä°stanbul

 

 

 

 

 

​

 

 

 

 

ANKARA'NIN KIÅž GECELERÄ°

Bilir misiniz ben hiç sevmem baÅŸkentin kış gecelerini,

Soğuk bir Ankara gecesinde aldım acı haberini,

Bekâr evimin buz gibi odasında gece yarısı yankılanan,

Hala unutamadım telefonun çınlayan o korkunç sesini.

 

Dünyanın en acı haberini verdiÄŸini söylüyordu babam,

Oysa bir hafta önce kutlamıştık 86 yılbaşını, ne mutluydu anam,

Nerden bilecektim ki bu son görüÅŸüm olacaktı o nurlu yüzünü,

Bilseydim hiç dönmezdim Ankara’ya, belki dururdu zaman…

 

Dua ettim durdum yol boyunca, haber yanlış olsun diye,

Kirli bir Ä°stanbul sabahı Topkapı’ya indim ÅŸiÅŸmiÅŸ gözlerle,

Bir selam bile veremeden Fındıkzade dedim taksiye,

Ä°çimde bir daha hiç sarılamayacak olmanın kederli özlemiyle.

 

Çukurbostan’da ki evimizin kapısında görünce o yeÅŸil arabayı,

Anladım haber doÄŸruydu, göremeyecektim artık Yıldız anayı..

GüneÅŸli ama soÄŸuk bir Ocak günü kazılmış mezarının başında,

Unutamam hiç aklımdan çıkmayacak o hüzün dolu manzarayı.

 

Veysel’in kara toprağı hiç sormadan almıştı anamı benden,

Çok ani olmuÅŸtu bu ayrılış nereden bilebilirdim nereden,

Zalim Azrail niye aldın daha ellisinde anamı,

Asla unutma, bir gün hesabını soracağım bunun senden…

 

Elimden tutup beni ilkokula götürüÅŸü geçti gözümden,

Her dediÄŸini yaptı bir gün bile çıkmadı babamın sözünden,

Elde yıkadı çamaşırı bulaşığı, bir memur maaşıyla geçindirdi,

Dört evlat yetiÅŸtirmek için vazgeçti kendi özünden.

 

Sünnet öncesi Eyüp Sultana götürüÅŸü hala özlemimde,

FotoÄŸrafçının kapağı açışı ve verdiÄŸimiz poz gözlerimde,

Başımda şapka, kısa pantolon ve ayaklarımda lastik ayakkabı,

Korkumu yenmek için moral veriÅŸini unutamam sözlerinde.

 

Bir gün bile kola yapmadan giydirmedi gömleÄŸimi elbisemi,

Martıları kıskandırırcasına hazırladı bembeyaz tüm giysilerimi,

Doyurmak için dört çocuÄŸu, yetiÅŸtirmek için altı kiÅŸinin iÅŸini,

Bir gün bile hamal tutmadan kendi yaptı pazar alışveriÅŸini.

 

Yıllarca suyu akmayan evimize su taşıdı köÅŸedeki çeÅŸmeden,

Kırkına kadar buzdolabı göremedi içemedi soÄŸuk bir su ÅŸiÅŸeden,

Kendi aldı odunu, kendi kurdu sobayı her kış yeniden,

Tersyüz etti elbisesini, pençeletti ayakkabısını bir of bile demeden.

 

Ey melekler! Size sesleniyorum ne olur bilin onun kıymetini,

Ölmeseydi böyle apansız ben de bilemezdim gerçek deÄŸerini,

Onu çok özlüyorum, hayali gözlerimde, sayıklıyorum adının hecelerini,

Sanırım neden sevmediÄŸimi anladınız artık, Ankara’nın kış gecelerini……

 

Mehmet Asal

27 Åžubat 2007, Ä°stanbul

 

 

 

        

 

​

 

 

CANDAN ARSAL'IMA

​

​Yıllarca sürdüm sefasını bekarlığımın,

Bilemedim sıcaklığını eşsiz bir yuvanın,

Eşimi tanıdım bana Candan bir yoldaş,

Kızımı verdi bana her gün arkadaÅŸ.

 

Ararım sandım önceleri eski bekar günlerimi,

O kadar mutlu geçti ki sayamadım senelerimi,

Kızım için ÅŸarkı besteledim doÄŸduÄŸunda,

PiÅŸmanım müzisyen olup ta senfoni yazamadığıma.

 

EÅŸimi her zaman yanımda gördüm Candan,

Ne güzellerle oldum, bir an için bile vazgeçemedim ondan,

Tek günlük ayrılıklarda bile iple çektim yolunu,

Son günüme kadar bırakmayacağım kolunu.

 

Eşim ve kızım oluşturdu mutluluğumun temelini,

Diliyorum Tanrı’dan herkese versin emelini,

Hayatta en güzel ÅŸey mutlu bir aile kurmak,

En mutlu şey aradığı huzuru yuvasında bulmak.

 

Tanrıdan tek dileÄŸim sürdürsün bu huzurumu,

Zamanı geldiğinde sırasız almaması ruhumu,

Yeniden doÄŸuÅŸa inananlar, benim gibi,

Yeni yaşamında da bulacaktır beklediğini.

 

Mehmet Asal

23 Mart 2007, Ä°stanbul

 

 

 

         

 

 

 

 

 

 

​

Åžayet yoksa bu dünyada bir ablanız,

Bilin ki bir gün çok yalnız kalacaksınız,

Abla ana yarısı, kardeÅŸlere verdiÄŸi büyük emek,

Abla can demek, sevgi demek, ÅŸefkat demek.

 

Anneniz çabuk yıpranıp bu dünyadan ayrılırsa erken,

Birden boÅŸluÄŸa düÅŸersiniz, ne yapacağım derken,

Böyle günlerde ÅŸükredersiniz bir ablanız olduÄŸuna,

Åžahit olursunuz abla sevgisinin kalbinize dolduÄŸuna.

 

Ne zaman bir sıkıntıya düÅŸseniz ilk koÅŸan odur,

Sizi neÅŸelendirip kederinizi unutturan da budur,

Görünce hissedersiniz içinizin sımsıcak dolduÄŸunu,

Dar zamanlarda anlarsınız ablanın ne demek olduğunu.

 

EÄŸer ÅŸanssızsanız ve yoksa bu dünyada bir ablanız,

Tek başınasınız demektir bu evrende oldukça yalnız,

İnanıyorsanız yeniden doğuşa, bir başka bedende,

Bir kız kardeÅŸ dileyin Tanrı’dan, doÄŸsun sizden önce.

 

Dizelere sığmaz abla kalbini ve sevgisini anlatmak,

En büyük hazzımdır candan bir ablaya sahip olmak,

Mutlu kılar insanı onun ilgi ve sevgisine erişmek,

Abla can demek, sevgi demek, ÅŸefkat demek…

 

Mehmet Asal

12.3.2007, Ä°stanbul

​

​

 

 

 

 

​

​

​

 

 

ÖZLEDÄ°M BABAM SENÄ° ÇOK ÖZLEDÄ°M

Yazlık sinemanın kirli beyaz duvarında o filmi görünceye kadar,

Hiç düÅŸünmemiÅŸtim bir gün bu kadar uzaklarda olabileceÄŸini,

Çok güçlüydün sen, sesin bile titretirdi camları perdeleri,

Sanırdım ki asla eskitemezdi seni geçen hoyrat zaman.

 

En çok beni severdin, ya da belki öyle söylerdin,

DiÄŸer babalar gibi deÄŸildin, sevgini de belli ederdin,

Her öptüÄŸünde kolumla dudağının ıslağını silerdim,

Razıyım yanağım hep ıslak kalsın, yeter ki sen dön baba.

 

Adam gibi adamdın Kemal, sen benim babamdın,

Asla vazgeçmeyip, doÄŸrudan yana durandın,

CoÅŸkuyla sever, hak edeni insan gibi överdin,

Yeri gelince, karşındakini tam on ikiden vurandın.

 

Annem cennete gittiÄŸinde, en çok sen üzülmüÅŸtün,

Yuvada mutluluk bitince, nasıl da süzülmüÅŸtün,

Sen hep anamı, ben se sizleri hiç unutamadım,

Çık gel bayram olsun dünyam, seni çok özledim babam.

 

Bir şeye inandın mı, sonuna kadar savunandın,

Yanlış yapan Vali olsa, sen yüzüne ilk vurandın,

İlkelerin vardı, kimseler bir anını bile satın alamadı,

Seni hafife alıp gülenler, dostlarından yandaÅŸ bulamadı.

 

Sana bazen cimri, bazen pinti dediler,

Ama cebinde bir simit parası var mıydı bilmediler,

Akıllarınca seni kendi seviyelerine indirgediler,

Sen doğadaki aslan gibi, onurunla yaşadın baba.

 

Oyun oynamayı severdin, kaybetmek se seni üzerdi,

Bir tek seni ben yendiÄŸimde, yüzün yine gülerdi,

Unutamadım satrançta, vezirini daha baÅŸtan çıkmanı,

Çok özledim seninle oynamayı, ne olur çık gel baba.

​

Sen onurun, kimliğin ve beyninle akıllı yaşadın,

Dünya malına tamah etmeden, elindekiyle yaÅŸadın,

Seni ottan ayıran temizlik ve beyazlığın buydu,

Åžu kirli dünyadan çekip gitmen var ya, belki en doÄŸrusuydu.

 

MatematiÄŸin mükemmeldi, her ÅŸeyde ispat isterdin,

Hoca yanlış tefsir yapsa, cami içinde doÄŸrusunu söylerdin,

Üç lisan bilmene raÄŸmen tevazuu hiç  bırakmadın,

Daha sana soracağım çok ÅŸey var, bir gün dön gel baba.

 

Dört okumuÅŸ evlat yetiÅŸtirdin, alın terin ve tek bir maaÅŸla,

Beş kuruş haram sokmadın yuvana ve ocağında pişen aşa,

Ecel geldi mi bir kez, Azrail bakmıyor yaşa başa,

GittiÄŸin Firdevs cennetinde yerin hep daim olsun baba.

 

Bulut ardındaki güneÅŸ bile, artık yakmaya yetiyor tenimi,

Yağmur inceden bile yağsa, ıpıslak yapıyor bedenimi,

Hayat hoyrat, insanlar acımasız bir gölge arıyorum çoÄŸu zaman,

Bir görün ya da sesini duyur, seni çok özlüyorum babam.

 

Mehmet Asal, Mart 2012

Ä°stanbul

​

​

​

​

​

​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AÄžABEYÄ°M FIRAT ASAL’A

 

Bir ağabeyim vardı benim, boylu, poslu yakışıklı,

Kalbi temiz, yüzü hep güleç, sevecen bakışlı.

Gittiği yerlere neşe dolar, herkes etrafında,

Cömert, mert, nükte dolu dilinden bal akışlı.

 

Çocukların en büyüÄŸü oydu, her ÅŸey ona soruldu,

Aldı çıkınını eline Ä°stanbul’a okumaya koyuldu.

Kanı kaynayan, cesur, vatansever bir delikanlı,

27 Mayıs öncesi tutuklanıp birkaç gün de hapse kondu.

 

Verem geçirdi yurt köÅŸelerinde tek gün olsun yılmadı,

Elinde Bafra paketi bir türlü kenara koymadı.

Çalıştı, çabaladı sonunda oldu yüksek mimar,

Yeter deyip araÅŸtırıp öÄŸrenmekten hiç bıkmadı.

 

İlk projesi Edirnekapı semtindeki bir mezardı,

Bu yüzden kendiyle dalga geçenlere çok kızardı.

Zekiydi, muhakeme eder her şeyde ilim ve bilim arardı,

Ä°nanmadığı tek ÅŸey hurafe, büyü, fal ve nazardı.

 

Ä°yi satranç, bezik oynar ve okumayı çok severdi,

BeÅŸiktaÅŸ’ın maçı oldu mu hiç kaçırmaz giderdi.

Her akÅŸam yatak baÅŸucunda en az 4-5 kitap,

Bir saat bile olsa okumadan yatmayı hiç sevmedi.

 

Ä°natçı idi, kolay ikna olmaz saatlerce kapışırdı,

Ä°çkili muhabbeti çok sever sonunda barışırdı.

Bumbar, kadınbudu ve kuru patlıcandı onun favorileri,

Pilakiye salça konulur mu diye bile tartışırdı.

 

Aras ve Karadumanlarla beraber kurdu ASKA’yı,

Nereden bilecekti boynuna takmıştı tasmayı.

Yıllarca öncülük etti taşıdı tüm ortaklarını,

Yine de tam olarak alamadı hak ettiği lokmayı.

 

Geç evlendi sonunda oldu çok iyi bir baba,

İki evladı oldu ama felek doyurmadı onlara.

Erken ayrıldı dünyadan süremedi bir sefa,

95 Åžubatında 54 ünde dünyaya etti veda,

 

Ne kadar üzücü olsa da bu beklenmedik ayrılık,

Tek tesellim var o da aÄŸabeyimdi bu güzel varlık.

​

​

 

​

​

 

 

            

​

 

 

 

 

(Milli Satranç HakemliÄŸi ve ÖÄŸretmenliÄŸi yaparken                                    satrancı sevdirmek amacıyla çocuklar için yazdığım ÅŸarkı)

 

SATRANÇ TÜM SPORLARIN EN GÜZELÄ°,

ONUN TARÄ°HÄ° OLDUKÇA EZELÄ°,

OYNAMIÅž  KRALLAR BEYLER, ÇALIÅžMIÅž HEP TÜM BEYÄ°NLER,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z

OY OY OY OY HAMLELER DENERÄ°Z…

 

HER OYUNCUDA 16 TAÅž VARDIR,

BÄ°R TARAF SÄ°YAHSA, KARÅžI BEYAZDIR,

BEYAZ KARE GELÄ°R SAÄžA, DÄ°KKAT ETMELÄ° HEP BUNA,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z

OY OY OY OY OYUNLAR DENERÄ°Z…

 

ÅžAHTIR EN KIYMETLÄ° TAÅžIN Ä°LK ADI,

HERKES  KORUMAK Ä°ÇÄ°N  ÇALIÅžMALI,

HER YÖNDE BÄ°R KARE GÄ°DER, GÖRENLER BAÅžINI EÄžER,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z,

OY OY OY OY TUZAKLAR DENERÄ°Z…

 

PÄ°YONLAR Ä°SE SATRANCIN NEFERÄ°,

HERBÄ°RÄ°NÄ°N BÄ°R PUANDIR DEÄžERÄ°,

DÜZ GÄ°DER ÇAPRAZ ALIR, SON SIRADA TAÇLANIR,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z,

OY OY OY OY ROKLARI DENERÄ°Z…

 

KALE YAN VE DÄ°K ÅžEKÄ°LLERDE GÄ°DER,

KUVVET GÜCÜ BEÅž PÄ°YONA EÅžDEÄžER,

DURUM UYGUNSA  EÄžER, ROK YAPIP YANA GÄ°DER,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z

OY OY OY OY MATLARI DENERÄ°Z…

 

FÄ°LÄ°N HAREKETÄ° DAÄ°MA ÇAPRAZ,

BAZEN DÜÅžER OLUÅžTURUR BÄ°R AÇMAZ,

BÄ°RÄ° SÄ°YAH BÄ°RÄ° BEYAZ, 3 PÄ°YON EDER ENAZ,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z

OY OY OY OY HAMLELER DENERÄ°Z…

 

ATLAR HERZAMAN  GÄ°DERKEN ” L “ YAPAR,

ENGEL TANIMAYIP ÜSTÜNDEN ATLAR,

BÄ°R AT BÄ°R FÄ°LE DEÄžER, HERBÄ°RÄ° ÜÇ PÄ°YON EDER,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z

OY OY OY OY OYUNLAR DENERÄ°Z…

 

TAÅžLARIN EN KUVVETLÄ°SÄ°DÄ°R  VEZÄ°R,

VEZÄ°RÄ° KAYBEDEN OLURMUÅž REZÄ°L,

DOKUZ PÄ°YONA EÅžDEÄžER,Ä°STEDİĞİ HER YÖNE GÄ°DER,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z

OY OY OY OY TUZAKLAR DENERÄ°Z…

 

HEM BÄ°R SPOR HEMDE OYUN TANIDIK,

SONUÇTA MAT GEREKÄ°R MÄ°Åž ANLADIK,

BOÅž ZAMANLARI DEÄžERLE,SATRANÇ OYNARKEN  Ä°LERLE,

 

HEY HEY HEY HEY SATRANCI SEVERÄ°Z

OY OY OY OY HAMLELER DENERÄ°Z…

 

Mehmet Asal

Nisan 1999, Ä°stanbul

​

 

 

​

​

 

 

 

 

SEVGİLİ TUNCAY KARDEŞİME

Ne güzel günlerimiz oldu, sanki iki öz kardeÅŸtik seninle.

Nasıl dolacak bu yerin, bıraktığın boşluk kalbimde,

Anılarım taptaze 60’lı yılların okul günlerinde,

Benim can kardeÅŸim, mekânı cennet Tuncay kardeÅŸim.

 

En sevdiÄŸim çocukluk arkadaşım, yüzün her an gözümde,

Nezaket, sevgi, saygı vardı yaptığın her iÅŸin özünde,

Onurlu, dürüst, yardımseverdin senin yerin her gönülde,

Benim can kardeÅŸim, mekânı cennet Tuncay kardeÅŸim.

 

Ailenin tek çocuÄŸuydun, okuduÄŸun okulların gururuydun,

Ana babana kanat gerer, merhametli ve sevgi doluydun,

Tanrı yolunda imanlıydın, tüm çevrene karşı iyiydi huyun,

Benim can kardeÅŸim, mekânı cennet Tuncay kardeÅŸim.

 

Pırlanta gibi iki evlat yetiÅŸtirdin çok sevdiÄŸin yurduna,

Zekâ ve çalışkanlığınla benziyordun bir Kitap Kurduna,

Çok sevdiÄŸin Anne ve babana kavuÅŸtun vardın ömrün sonuna,

Benim can kardeÅŸim, mekânı cennet Tuncay kardeÅŸim.

 

Kabrin çiçeklerle dolu her yanın nur içinde olsun,

Sevap defterin yaptığın hayır ve iyiliklerle dolsun,

Dualarım seninle melekler hep yanında ruhun şad olsun,

Benim can dostu, mekânı Aden cenneti Tuncay kardeÅŸim.

 

Mehmet ASAL, Ekim 2018

​

​

​

​

 

 

 

 

 

 

 

​

SEVGÄ°LÄ° KOMUTANIMA

 

Biliyorum, sağlığında yeterince ifade edemedim sana olan hayranlığımı ve duygularımı, kilitlendim mezarının başında senden bahsederken.

Ve eğer algılayabiliyorsan şu an hislerimi, beni bağışlamanı diliyorum senden.

 

ÜsteÄŸmen rütbemde iken tanıdım seni.

​

Sarı saçların, düzgün fiziÄŸin, daima gülen yüzün, merhamet dolu, ışıl ışıl kararlı gözlerin ve herzaman eÄŸitici ve öÄŸretici sözlerin baÄŸladı beni sana.

​

Senden öÄŸrendim insanlığın, dostluÄŸun, arkadaÅŸlığın, kardeÅŸliÄŸin ne olduÄŸunu.

​

Senden öÄŸrendim dürüstlüÄŸün en büyük meziyet, denizciliÄŸin en güzel meslek olduÄŸunu.

​

Sende gördüm tevazunun en incesini, ve yine sende gördüm gemilere ve birliklere komuta etmenin en yücesini.

​

Sayende tanıdım inisiyatifi ve doya doya kullandım verdiğin cesaretle.

 

Sende gördüm Atatürk’ün rehber olduÄŸu liderlik prensiplerinin en güzelini, sende gördüm Barbaros’un denizciliÄŸinin tüm hünerini.

​

Senden öÄŸrendim çaÄŸdaÅŸlığı, laikliÄŸin ne olduÄŸunu ve Ä°nancın deÄŸerini.

Sende gördüm insan sevgisinin en büyüÄŸünü,  sevilmenin ve sayılmanın kıymetini.

​

Seni tanıyanlardan dinledim Kıbrıs’ta ki cesaretini. Yanında iken yaÅŸadım ve gördüm anlatılanların yetmezliÄŸini.

​

Sen teÅŸvik ettin beni Akademiye, lisan öÄŸrenmeye. Sen tanıttın bilgisayarı bize, Teknoloji ve bilimi yakaladım sayende.

​

Senden gördüm araÅŸtırıcı olmayı ve hergün okumayı. Senden duydum en güzel Türkçe KonuÅŸmayı.

​

Senden öÄŸrendim ÅŸefkatli fakat prensipli bir baba olmayı, eÅŸime ve ailesine gereken deÄŸeri vermeyi ve göstermeyi.

​

Senden öÄŸrendim Arslan Sütü içmeyi, evsahipliÄŸi etmeyi ve dolu dolu sohbeti.

​

Sen öÄŸrettin hayata olumlu bakmayı ve herzaman gülmeyi.

Çok ÅŸey öÄŸrettin bana, ama öÄŸretmedin, sensizliÄŸin ne büyük boÅŸluk olacağını..

​

Åžimdi kıskanıyorum melekleri. Ve biliyorum ki bundan sonra onlar tanıyıp daima el üstünde tutacak ve sevecekler seni.

​

Olmadı be komutanım olmadı, yakışmadı hiç sana.

​

Daha birlikte gülmek ve çok ÅŸey öÄŸrenmek varken senden,

Varmıydı böyle yaÅŸlı gözlerle bizleri bırakıp gitmek erken erken.....

​

Ruhun ÅŸad, mekanın cennet olsun. Nur içinde yat “Benim Güzel Komutanım.”

​

19 Mart 2001

​

​

​

​

​

Engin ÅžENYUVA’nın ardından

​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​Belki ölüm de doÄŸum kadar normal karşılanmalı ama olmuyor iÅŸte.

Ölenin geri gelmeyeceÄŸini, gelemeyeceÄŸini bilmek belki bir gerçek ama kabulü çok zor.

Ä°nanç olarak bir baÅŸka evrende ya da alemde karşılaÅŸmak bazı insanlara mümkün gibi görünse de “eldeki bir kuÅŸ aÄŸaçtaki on kuÅŸtan iyidir” misali insan üzülüyor gidene, keÅŸke biraz daha yaÅŸasaydı diyor ardından.

​

Belki ona karşı söyleyemedikleri yapamadıkları var. Acaba onlar da mı derinleÅŸtiriyor hüznü?

Hele bir de erken ve beklenmedik ÅŸekilde olunca bu ayrılık. Tıpkı Engin’in hiç beklenmedik ölümü gibi. Uzakta, Malezya’da olunca son bir vazifeyi bile yapamamanın hüznü çöküyor omuzlarıma.

​

Kendine soramadan edemiyor insan, geçmiÅŸte büyüklerimizden sıklıkla duyduÄŸumuz “Bu hayat ve yaÅŸam boÅŸ ve çok kısa” sözleri acaba bu ayrılık haberleri arda arda geldikçe mi bir anlam kazanıyor?

​

YaÅŸ ilerledikçe bu duyumlar daha da artıyor, çoÄŸalıyor bu dünyaya veda edenlerden tanıdıklarınız.

​

1967 yılında Lise birinci sınıfta eÄŸitime baÅŸladığımız sınıf arkadaÅŸlarımızın neredeyse üçte biri bu fani dünyadan ayrılıp uzaklara gitmiÅŸ.  Ä°stisnasız hep üzüldüm arkalarından. Ama bu defa fazlasıyla buruldum Engin’in haberinden.

​

Åženyuva ile arkadaÅŸlığım yukarıda da deÄŸindiÄŸim gibi 1967 yılında baÅŸladı. 6 yıl boyunca aynı sıralarda bulunduktan sonra o Denizaltıcılığı seçti. Ben de Denizaltıcı olmak istedim ama beni seçmediler. 1974 yılında ayrılan yollarımız 1981 yılında Deniz Harp Akademisinde tekrar kesiÅŸti.

2 yıl birlikte okuduk ve ikimiz de hala bekar olduÄŸumuz için aynı Lojmanı paylaÅŸtık Engin ile.

Rahmetli anneciÄŸinin her hafta Engin için hazırlayıp buzdolabımıza koyduÄŸu yiyeceklerini kimi gün rızasıyla kimi gün habersiz “tırtıklayarak” yedim. Özellikle ortak arkadaşımız Sema geldiÄŸinde, dolabı açıp hoÅŸuna ne giderse yerdi ki bunların çoÄŸu Engin’e aitti.

Bekarlık günlerimizin son çapkınlıklarını yaptık birlikte. Bir yaz tatilini KuÅŸadası, Marmaris’te birlikte geçirdik onun mavi Volkswagen’iyle. Çadırımızı, ÅŸiÅŸme botumuzu ve 25 Beygirlik motorumuzu da götürmüÅŸtük. Bana su kayağı öÄŸretmiÅŸti ben çok beceremesem de.

Daha sonra da Enginle birçok ortamda birlikte olduk.

​

O da benim gibi ve aynı yılda, erken ayrıldı mesleÄŸinden. Denizi ve denizciliÄŸi çok severdi, tıpkı rahmetli babası, Lisedeki psikoloji öÄŸretmenimiz Nedim Hocamız gibi. (ÖÄŸretmen Albay Nedim Åženyuva)

​

AtaÅŸelik yaptığı Malezya’da kalmayı seçti Engin. Yelken öÄŸretmenliÄŸi yapıyor, denizi ve denizciliÄŸi sevdiriyordu Malezyalılara.

​

Engin oldukça sade, mütevazi, ÅŸaka kaldırır, moralini kolay bozmaz kalender bir arkadaşımızdı. Ä°çten gülümseyen, fıkra anlatmayı çok seven, duygulu, nazik, adil, mesleÄŸini iyi temsil eden yardımsever ve ülkesine baÄŸlı biriydi.  

​

Kendisine yatırım ve harcama yapmayı severdi. Takılmalarımıza ve şakalarımıza olgunlukla karşılık verirdi.

​

Almanların Alman Usulü denen sistemi Engin’den aldıkları bile söylenirdi.

SaÄŸlığına iyi bakan, hiç sigara kullanmamış, alkolü yerinde ve ölçülü almasını bilen biriydi.

Bana sorduklarında “Engin hepimize Fatiha okur” diyerek onun uzun yaÅŸayacak biri olduÄŸunu ima ederdim. Ama kendisini elim bir motor kazasında ve daha 60’lı yaÅŸlarda kaybetmeyi hiç aklıma getirmemiÅŸtim.

​

Onun Facebook’taki fotoÄŸraflarından yaptığım bir kolajı da burada paylaşıyorum.

Daima gülerken hatırlayacağım o güzel yüzünle ışıklar içinde uyu sevgili kardeÅŸim.

​​

​

​

​

​

​

ENGIN.png
Ağabey’im Fırat ASAL’a.png

Ağabeyim Şakir Fırat Asal'ın bazı Şiirleri....

Duyuyorum yosun kokusunu

ÇocukluÄŸumun,

Bir karış ötemde.

Hatırlıyorum annemin ninni söyleyiÅŸini,

KardeÅŸime.

Bahçemizdeki kayısı aÄŸacından düÅŸüÅŸümü,

Aysel ablalarda bir yılbaşı gecesi,

Sabaha kadar gülüÅŸümüzü..

Ve bir eylül akÅŸamı inleye inleye ölen zavallı Çomarımızı.

Seneler gidiyor birbiri ardından

Dökülen yaprak misali.

Gerilerinde sadece bir sürü hatıra,

Ve yıpranmış bir insan.

Ne olurdu seneler daha yavaÅŸ geçseydiniz,

Ah neler vermezdim tekrar geri gelseydiniz.

 

25. III 1959

E. Åž. F. A. K.

​

​

Hatırlıyor musun?

YaÄŸmurlu bir gün

Seninle girmiÅŸtik

Bir sahil pastanesine.

Saçlarından dökülen sularla,

BenzetmiÅŸtim seni o tablodaki güzele.

Sen gözlerin dikili bir noktaya,

Ben elde bir Bafra,

Anmıştık tatlı senelerimizi.

Ağır ağır mavnalar geçmiÅŸti denizden,

GeçmiÅŸin tabloları ile beraber

Sen o zaman Onatlısında bir taze,

Ben sana âşık,

Ben sana hasret,

Hatırlamıştık ilerimizi düÅŸünmeyi,

DüÅŸünmüÅŸtük yana yana sevgimizi.

Sen gözlerin dikili gözüme,

İki inci tanesi yuvarlanmıştı yanaklarından.

O gün okumuÅŸtum sende,

Sevgiyi, vefayı, hasreti tümce,

Ne zaman yağmur yağsa seni anarım,

Hatırlarım o yaÄŸmurlu nisan gününü.

Gözlerim yaÅŸarır.

 

2. IV. 1959

E. Åž. F. A. K.

​

​

​

Bir odam vardı Yeşil ırmağa karşı kutu misali,

Önünde bir dut aÄŸacı,

AÄŸaçta kuÅŸlar,

AÄŸaçta kuÅŸların cıvıltısı,

Hala kalbimde var dinmez bir sızı.

Çizgi çizgi duvarlar,

Çizgili çizgili.

O çizgilerde bulmuÅŸtum seni,

Duvarlarda belki hala resimlerin vardır.

O duvarlar sana sunduğum şarkılara,

Senin için söylediÄŸim ÅŸiirlere,

Hasret ÅŸimdi.

BuÄŸulu camlarda ismin,

Kulaklarımda sesin vardı.

YeÅŸil IrmaÄŸa bakar,

Seni görürdüm.

Sen rüyalarımın perisi güzel kız.

Bir hayal aldı şimdi yerini.

 

 6. IV. 1959

E. Åž. F. A. K.

​

​

​

Rüyalarımın ötesinde buldum seni,

Yarı yeşil, yarı mavi,

Duman duman yükseldin benliÄŸimde,

Ve yine duman duman kayboldun.

Aradım taradım,

Kâinatta buldum seni.

Tabiatla karışık bir kokun vardı,

Kokladım.

Meltem kadar serin bir derin vardı,

Okşadım.

Okyanuslar kadar derin bakışların vardı,

Saplandım.

Yandım Allah’ım, yandım.

 

14. IV. 1959

E. Åž. F. A. K.

​

​

 

Mavi gözlerine daldım, denizi gördüm,

Mavi gözlerinde gökyüzünü gördüm,

Mavi gözlerinde seni gördüm.

 

15. IV. 1959

E. Åž. F. A. K.

​

​

​

Hayır! hayır!

Ä°ÅŸitmek istemiyorum hiç birinizi insanlar,

Ä°çimde Âdem olarak doÄŸmadığıma bir hüsran,

Bir umutsuzluk,

Bir acı,

Bir eziliÅŸ.

Güzellik ötesinde,

Arzu ötesinde,

Hırs ötesinde.

YaÅŸanmamış ülkelerin hasretini duyuyorum,

ÇözemediÄŸim his düÄŸümlerinin

Arasında kaybettim yolumu.

KaybettiÄŸim güneÅŸimi,

Karanlıklarda arıyorum…

Bastığım yere gömülüyorum,

Çırpınışlarım, yakarışlarım boÅŸ.

Bir dal arıyorum tutunacak.

Ne olurdu bir yıldız bulsaydım,

Kendisine koÅŸacak.

 

2. V. 1959

E. Åž. F. A. K.

bottom of page