top of page

ABD NİN TRUMP’IN 2NCİ BAŞKANLIK DÖNEMİNDE MUHTEMEL DIŞ POLİTİKA YAKLAŞIM VE TERCİHLERİNİN İNCELENMESİ:

YAZAN: Mehmet ASAL, Washington E. Deniz Ataşesi





SURİYE POLİTİKASI:

Donald Trump'ın ABD başkanı olduğu dönemde (2017-2021), Suriye politikası, Türkiye ve PYD (Demokratik Birlik Partisi) arasındaki ilişkilerle sıkça gündeme gelmiştir. Trump’ın bu yaklaşımı şu ana başlıklar altında özetlenebilir:

1. Suriye'deki Yeni Devlet Oluşumu ve ABD'nin Rolü

Trump yönetimi, Suriye’de IŞİD’e karşı mücadeleye öncelik verdi. Bu bağlamda, PYD ve onun askeri kanadı olan YPG’ye (Halk Koruma Birlikleri) destek sağladı. YPG, ABD tarafından IŞİD’e karşı "en etkili kara gücü" olarak görülüyordu. Ancak, ABD’nin YPG’ye verdiği destek, Türkiye ile ciddi gerilimlere yol açtı. Türkiye, YPG’yi PKK’nın bir uzantısı olarak görmekte ve bir tehdit olarak değerlendirmektedir.

Trump döneminde Suriye’nin kuzeyinde bir "özerk bölge" ya da "Kürt devleti" gibi bir yapı oluşması, dolaylı olarak ABD’nin askeri ve mali desteğiyle mümkün hale geldi. Ancak Trump, bölgedeki ABD askeri varlığını sürekli olarak azaltmayı savundu ve Amerikan askerlerinin “sonu gelmeyen savaşlardan” çekilmesi gerektiğini defalarca dile getirdi.


2. Türkiye ile PYD/YPG Gerilimi

Trump, Türkiye ile ABD arasında Suriye meselesi nedeniyle yaşanan gerginliklerde bir denge politikası izlemeye çalıştı. Bir yandan Türkiye’nin güvenlik kaygılarını kabul ederken, diğer yandan YPG’ye verilen desteği kesmedi. Bu durum, özellikle 2019 yılında Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik Barış Pınarı Harekâtı sırasında belirgin hale geldi.

Trump, Türkiye’nin operasyonuna kısmen yeşil ışık yakan bir politika izledi ve ABD askerlerini bölgeden çekerek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ilerlemesine olanak tanıdı. Ancak sonrasında Türkiye’ye ekonomik yaptırımlarla tehdit ederek operasyonu sınırlandırmaya çalıştı. Bu dönemde yaptığı açıklamalardan bazıları şunlardı:

Türkiye’yi ekonomik olarak mahvetmekle tehdit etti (eğer "kırmızı çizgiler aşılırsa").

Aynı zamanda Türkiye'nin NATO üyesi olduğunu ve bölgedeki bir müttefik olarak önemli bir rol oynadığını vurguladı.


3. Trump’ın Genel Yaklaşımı

Trump’ın Suriye politikası, belirsizlik ve iniş çıkışlarla doluydu. Temel önceliği, ABD’nin dış müdahalelerini sınırlandırmak ve maliyetleri azaltmaktı. Şu adımları öne çıkarıyordu:

Amerikan askerlerinin çekilmesi: Trump, Suriye’den çekilmek istediğini defalarca açıkladı ve "Suriye bizim savaşımız değil" dedi.

Ekonomik baskı: Türkiye üzerinde zaman zaman yaptırımları gündeme getirdi, ancak bu yaptırımları uygulama konusunda ciddi bir adım atmadı.

İç kamuoyu odaklı söylem: Trump, Suriye politikalarını genellikle iç politikada puan toplamak için kullandı ve bu kararları “Amerikan askerlerini eve getirmek” olarak sundu.


4. Trump’ın Yapabilecekleri

Trump, pragmatik bir lider olarak öne çıktığı için gelecekte PYD, Türkiye ve Suriye bağlamında şunları yapabileceği öngörülebilir:

a. Türkiye ile YPG arasında arabuluculuk: Türkiye'nin hassasiyetlerini kısmen kabul ederek, Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge oluşturma çabalarını destekleyebilir.


b. PYD/YPG’ye desteği azaltma: Türkiye ile ilişkilerin bozulmasını önlemek adına, PYD’ye verilen desteği azaltmayı seçebilir.


c. Suriye’den tamamen çekilme: Eğer ABD’nin çıkarlarına hizmet etmediğini düşünürse, Suriye’deki Amerikan askeri varlığını tamamen sona erdirebilir.


Sonuç olarak,

Trump’ın yaklaşımı, jeopolitik dengelerden çok iç politikada nasıl algılandığıyla şekilleniyordu. Türkiye ve PYD gibi hassas konularda ise sürekli denge arayışında bir tutum sergiledi.



SURİYE ENERJİ KAYNAKLARI VE SURİYENİN İHTİYACI

Suriye’nin enerji altyapısında, özellikle iç savaş sonrası oluşan yeni harita, enerji kaynaklarının kullanılabilirliği açısından ciddi fırsatlar ve tehditler barındırmaktadır. Bu dinamikleri şu şekilde özetleyebiliriz:


1. Enerji Kaynaklarının Mevcut Durumu


a. Nüfusun Enerji İhtiyacı: Suriye’nin enerji kaynaklarının büyük kısmı kuzeydoğuda, yani Fırat Nehri çevresinde yoğunlaşmıştır. Barajlar (özellikle Tabka Barajı gibi), petrol sahaları ve enerji altyapısı iç savaş boyunca tahrip olmuş, kontrol değişikliklerine uğramıştır.


b. Barajlar ve Elektrik Üretimi:

Tabka Barajı (Euphrates Barajı): Kuzeydoğuda bulunur ve elektrik üretimi açısından stratejik bir öneme sahiptir. Şu an PYD/YPG kontrolündeki bölgede yer alıyor.

Tishrin Barajı: PYD/YPG'nin kontrolünde olup elektrik üretimi ve sulama için önemlidir.

Güneydeki enerji tesisleri ve altyapı ise kısmen Şam rejimi ve İsrail sınırına yakın bölgelerde bulunmaktadır.


C. Petrol ve Akaryakıt: Suriye'nin petrol sahalarının %80'i kuzeydoğuda, yani Kürtlerin (PYD/YPG) kontrolünde yer alıyor. Bu durum rejim güçlerinin enerjiye erişimini kısıtlıyor.



2. Fırsatlar


a. Enerji Ticareti ve İş Birliği:

Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde enerji fazlası, Yeni Şam rejimiyle yapılan anlaşmalar veya ticaret üzerinden kullanılabilir. Bu hem Kürtler hem rejim için kazançlı bir iş birliği alanı yaratabilir.

Yerel enerji üretimi ve dağıtımı artırılarak, Suriye'nin kuzey ve güney bölgelerindeki enerji açığı azaltılabilir.


b. Yeniden İnşa Süreci: Uluslararası toplum ve finansal destek sağlayıcılar, Suriye’deki enerji altyapısının onarımı ve genişletilmesi için devreye girebilir. Bu, barajlar ve elektrik santrallerinin yeniden faaliyete geçirilmesini sağlayabilir.


c. Yerel Yönetimler Arası Uzlaşı: Kürtler, enerji kaynaklarını müzakere aracı olarak kullanarak Şam rejimiyle daha güçlü bir siyasi pozisyon elde edebilir. Rejim ise enerjiye erişim karşılığında Kürtlerin özerklik taleplerine daha açık hale gelebilir.



3. Tehditler


a. Enerji Kontrolü Üzerinde Çatışmalar:

Enerji kaynakları üzerindeki kontrol hem iç çatışmalara hem de bölgesel aktörlerin müdahalesine yol açabilir. Örneğin, rejim güçleri kuzeydoğudaki petrol sahalarını yeniden ele geçirmek için askeri operasyonlara yönelebilir.


b. Ekonomik ve Askeri Yaptırımlar:

ABD ve Batı, PYD/YPG’nin kontrolündeki bölgeleri desteklerken, Şam rejimi üzerindeki yaptırımlar enerji ticaretini sınırlayabilir. Bu da enerji paylaşımını zorlaştırır.


c. Türkiye’nin Etkisi:

Türkiye, PYD/YPG’yi tehdit olarak görmeye devam ettiği sürece, enerji altyapısına yönelik askeri operasyonlar gerçekleştirebilir. Bu durum, enerji üretim ve dağıtım süreçlerini daha da karmaşık hale getirebilir.


d. İsrail’in Rolü: Güneydeki enerji tesislerinin bir kısmının İsrail kontrolünde olması, Şam rejimi ve İsrail arasında tansiyonu artırabilir.



4. Değerlendirme


a. Enerjiye Erişimde Denge Arayışı: Suriyeliler, enerji ihtiyaçlarını karşılamak için hem rejim hem de Kürt bölgeleri arasında denge bulmaya çalışacak. Bu süreç, yerel yönetimler ve dış aktörler arasındaki müzakerelere bağlı olacak.

b. Bölgesel ve Uluslararası Aktörlerin Rolü: ABD’nin PYD/YPG’ye desteği, Türkiye’nin müdahaleleri ve Rusya’nın rejim yanlısı politikaları enerji paylaşımını belirleyen önemli unsurlar olacaktır.

c. Uzun Vadeli Risk: Enerji altyapısının yıkılmış olması ve taraflar arasında süregelen çatışma, Suriye'nin enerji konusunda dışa bağımlı hale gelme riskini artırıyor. Özellikle İran gibi aktörlerden enerji desteği, rejim açısından zorunlu hale gelebilir.


Sonuç olarak,

Suriye’deki enerji krizinin çözümü, sadece iç aktörlerin değil, dış aktörlerin çıkar çatışmalarına da bağlıdır. Enerji kaynaklarının kontrolü, Suriye’nin yeniden inşası için bir fırsat yaratabileceği gibi, mevcut çatışmaları daha da derinleştirebilir.



RUSYA – UKRAYNA SAVAŞI

Donald Trump, geçmişteki dış politika tutumları ve müzakerelerde "pazarlık" odaklı yaklaşımıyla bilinir. Eğer Trump, Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmek için bir anlaşma yapmak zorunda kalsaydı, muhtemelen tarafları tatmin edecek ancak ABD’nin çıkarlarını ön planda tutan bir strateji izlerdi. Bu bağlamda aşağıdaki gibi bir tavizler ve öneriler içeren anlaşma beklenebilir:



1. Toprak İadesi veya Donmuş Çatışma Çözümü

a. Muhtemel Tavizler: Trump, Rusya'nın işgal ettiği toprakların bir kısmını elinde tutmasına göz yuman bir çözümü kabul edebilir. Örneğin, Kırım'ın Rusya'ya ait olarak tanınması karşılığında diğer bölgelerde Ukrayna'nın egemenliğinin yeniden tesis edilmesini önerebilir.

b. Donmuş Çatışma Modeli: Bölgesel kontrolün değişmeden bırakılması ve diplomatik müzakerelerin ilerleyen yıllara yayılması üzerine bir çözüm sunulabilir.


2. NATO ve Askeri Genişleme Konuları

Tump, NATO genişlemesi konusundaki eleştirileriyle biliniyor. Dolayısıyla, Ukrayna'nın NATO üyeliği konusunda Rusya'ya taviz verilmesini içeren bir anlaşma önerilebilir. Bu, Ukrayna’nın tarafsız bir statüye sahip olması veya NATO’ya katılma planlarının dondurulması şeklinde bir çözüm olabilir.


3. Yaptırımların Hafifletilmesi

Rusya üzerindeki ekonomik yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasını teklif ederek Putin'i masaya çekmeye çalışabilir. Özellikle enerji, bankacılık ve teknoloji sektörlerindeki yaptırımlar üzerinde pazarlık yapabilir.


4. Avrupa'nın Sorumluluk Alması

Trump, Avrupa'nın savunma harcamalarına daha fazla katkı yapmasını sıkça savunmuştur. Bu nedenle, Avrupa ülkelerinin Ukrayna için daha fazla mali ve askeri sorumluluk üstlenmesini şart koşabilir. Böylece ABD'nin rolü azaltılmış olur.


5. İnsani Yardım ve Yeniden İnşa

Savaştan zarar gören bölgelerin yeniden inşası için uluslararası bir fon oluşturulmasını destekleyebilir, ancak ABD’nin bu fondaki mali katkısını sınırlı tutmayı önerebilirdi.


6. Rusya ile İlişkileri Normalleştirme

Trump, ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğini sıkça dile getirdi. Dolayısıyla, savaşı sona erdiren bir anlaşmanın ardından iki ülke arasındaki ticaret ve diplomatik ilişkilerin yeniden güçlendirilmesini önerebilir.


7. Ukrayna’ya Daha Az Askeri Destek

Trump, ABD'nin dış müdahalelerde fazla harcama yaptığına inanıyor. Bu nedenle, Ukrayna’ya yapılan askeri yardımların azaltılmasını içeren bir anlaşmayı destekleyebilir. Bu, Ukrayna'nın Rusya ile uzlaşmaya daha açık hale gelmesine yol açabilir.


Trump'ın bu tür bir anlaşmayı tercih etmesi, büyük ölçüde Rusya ile ilişkileri geliştirme arzusuna, Avrupa'nın daha fazla yük alması gerektiğine dair görüşlerine ve ABD'nin dış politikasında maliyetleri azaltma hedeflerine dayanır. Ancak bu yaklaşım, Batı ittifakında ciddi eleştirilere yol açabilir ve Ukrayna’nın egemenlik haklarının göz ardı edilmesi olarak görülebilir.



NATO VE AB İLE İLİŞKİLER


Donald Trump'ın başkanlığı döneminde NATO ve Avrupa Birliği'ne (AB) yönelik yaklaşımı, eleştirel ve pragmatik bir çizgi izlemiştir. Trump'ın geçmişteki açıklamaları ve politikaları dikkate alındığında, NATO ve AB konusundaki davranışları şu şekilde öngörülebilir:


1. NATO'ya Eleştiriler ve Yük Paylaşımı Talebi

Trump, NATO'nun önemini kabul etmekle birlikte, ABD'nin ittifak içindeki finansal yükünün adil olmadığını sık sık dile getirmiştir. Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırması gerektiği konusunda ısrarcı olmuş ve ABD'nin NATO'daki yükümlülüklerini bu çerçevede gözden geçirebileceğini ima etmiştir. Bu nedenle, yeniden güçlü bir lider olarak NATO desteğini azaltması olasıdır, ancak tamamen çekilmesi beklenmez. Bunun yerine, Avrupalı müttefiklerin daha fazla harcama yapmasını talep etmeye devam edebilir.


2. Avrupa Birliği'ne Eleştiriler

Trump, AB'yi ticaret politikaları nedeniyle sık sık eleştirmiş ve AB'yi ABD'nin ekonomik

çıkarlarına bir tehdit olarak görmüştür. Brexit'i desteklemesi ve AB'nin ticari yaklaşımına karşı uyguladığı gümrük tarifeleri, Trump'ın Avrupa ile ilişkilerde ekonomik çıkarları önceliklendirdiğini göstermiştir. Bu nedenle, AB ile ilişkilerinde gerilimli bir çizgi sürdürmesi ve AB'nin ABD'ye yönelik politikalarını sorgulamaya devam etmesi beklenebilir.


3. Transatlantik İlişkilerde Pragmatizm

Trump, geleneksel ittifakları sorgulasa da Avrupa'yı tamamen dışlamaktan kaçınmıştır. NATO'yu eleştirmiş olsa da ittifakın ABD'nin çıkarlarına hizmet ettiğini ifade ettiği anlar olmuştur. Avrupa ile ilişkilerde pragmatik bir yaklaşım benimseyerek, güvenlik ve ticaret meselelerinde çıkarlarını ön planda tutabilir.


4. Rusya Politikası ve Avrupa Güvenliği

Trump, başkanlığı sırasında Rusya'ya yönelik karışık sinyaller vermiştir. Bir yandan Rusya ile daha iyi ilişkiler kurmayı savunmuş, diğer yandan Kongre'nin zorlamasıyla Rusya'ya yönelik yaptırımları uygulamıştır. Avrupa ülkelerinin, özellikle Baltık ülkeleri ve Polonya'nın, Rusya'ya karşı ABD'nin güçlü bir güvenlik taahhüdünü sürdürmesini beklediği düşünüldüğünde, Trump bu konuda daha esnek bir tutum sergileyebilir.


5. ABD-AB Ticaret İlişkileri

Trump, ABD'nin ticaret açıklarını azaltmayı ve Avrupa'nın ABD'ye yönelik tarife ve kısıtlamalarını hedef almayı sürdürebilir. Bu durum, Avrupa ile ekonomik ilişkilerde yeni gerilimlere yol açabilir.


6. NATO Desteğini Azaltma Olasılığı

Trump, NATO'ya bağlılığını sorgulamış ve örgütün "eskimiş" olduğunu iddia etmiştir. Ancak, ittifakın tamamen desteklenmemesi, ABD'nin küresel liderliğini zayıflatabileceği için bu tür bir politika sınırlı ölçüde uygulanabilir. NATO desteği tamamen kesilmese de Avrupa'nın savunma harcamalarını artırması yönünde daha fazla baskı yapılması muhtemeldir.


Genel Değerlendirme

Trump'ın NATO ve AB'ye yönelik yaklaşımı, ekonomik çıkarlarını ve ABD'nin finansal yükünü ön planda tutarak şekillenebilir. NATO'yu zayıflatma ya da AB ile tamamen kopma gibi radikal adımlardan ziyade, yük paylaşımı, ekonomik baskı ve pragmatik ilişkilerle denge kurmaya çalışacaktır. Ancak bu politikaların, Avrupa ile ilişkilerde gerilim yaratması muhtemeldir.




ÇİN İLE İLİŞKİLER VE TAYVAN KONUSU





Trump, başkanlığı döneminde "Önce Amerika" (America First) politikası çerçevesinde dış politikada ekonomik ve stratejik çıkarları ön planda tutan bir yaklaşım sergilemiştir. Trump'ın Çin'e yönelik politikaları ise özellikle ekonomik rekabet ve jeopolitik denge çerçevesinde şekillenmiştir. Geçmişteki beyanları ve eylemleri göz önüne alındığında, Tayvan ve Çin ile ilgili olası politikaları aşağıdaki şekilde değerlendirilebilir:


1. Tayvan'a Daha Güçlü Destek

Trump, Çin'in ekonomik ve askeri yükselişini ABD'nin çıkarlarına bir tehdit olarak görmüş ve bu çerçevede Tayvan'ı destekleme eğiliminde olmuştur. Özellikle, Tayvan'ı silahlandırma ve diplomatik desteği artırma yönündeki politikalarının devam etmesi beklenebilir. Bu, Çin'e karşı bölgesel bir denge oluşturma stratejisinin parçasıdır.


2. Çin'e Karşı Sert Ekonomik Politikalar

Trump döneminde ABD, Çin'e karşı ticaret savaşları başlatmış ve Çin ekonomisine zarar vermek için tarifeler, teknoloji kısıtlamaları ve ekonomik yaptırımlar uygulamıştır. Benzer şekilde, Çin'in Tayvan üzerindeki baskısını artırması durumunda, Trump'ın ekonomik yaptırımlar yoluyla Çin'i caydırmaya çalışması olasıdır.


3. Askeri Caydırıcılık

Trump'ın geçmişte ABD'nin askeri gücünü öne çıkaran açıklamaları ve savunma harcamalarını artırma politikası, Tayvan Boğazı'nda Çin'i caydırmak için daha aktif bir askeri varlığı desteklemesine yol açabilir. Bu, bölgedeki müttefiklerle daha yakın iş birliğini de içerebilir.


4. Daha Belirgin Diplomatik Adımlar

Trump, Tayvan'la diplomatik ilişkileri geliştirmeyi ve Çin'in "Tek Çin Politikası"na meydan okumayı tercih edebilir. Geçmişte, Tayvan lideriyle doğrudan telefon görüşmesi yaparak bu konuda geleneksel diplomatik normları ihlal etmişti. Bu tür cesur adımlar, Tayvan'ı desteklerken Çin'i kışkırtabilir.


5. Daha Agresif Söylem

Trump, genellikle doğrudan ve sert bir dil kullanmayı tercih etmiştir. Bu, Tayvan konusunda da Çin'i açıkça hedef alan açıklamalar yapma olasılığını artırabilir. Ancak bu söylemin, Çin'le olan ilişkilerde gerilimi artırabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.


6.Risk ve Fırsatlar

a. Risk: Tayvan'a verilen açık destek, Çin'in Tayvan'a karşı daha agresif adımlar atmasına yol açabilir ve ABD-Çin ilişkilerini daha da kötüleştirebilir.

b. Fırsat: Çin'in bölgesel etkisini sınırlamak için Tayvan'ı bir stratejik ortak olarak konumlandırmak, ABD'nin Hint-Pasifik'teki liderliğini güçlendirebilir.

Sonuç olarak,

Trump'ın Tayvan ve Çin politikası geçmişte olduğu gibi güçlü bir ekonomik ve askeri caydırıcılık politikasıyla şekillenebilir. Ancak bu politikaların bölgesel ve küresel etkileri dikkatlice değerlendirilmelidir.




Son Yazılar

Hepsini Gör

Komentarze


© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

bottom of page