top of page

FİLİSTİNLİLERİN GAZZE'DEN KOVULMASI...

Güncelleme tarihi: 20 Şub

YAZAN: Mehmet ASAL, E.Dz.Kur.Kd.Albay (Washington E.Dz. Ataşesi)



Gazze Filistin'in güneybatısında bulunan, Gazze Şeridi'nin en büyük şehridir. Akdeniz kıyısında yer alan ve İsrail ile Mısır arasında sıkışmış bir bölgedir Akdeniz sahilinden 4 km içeride kurulmuş olan Gazze'nin nüfusu yaklaşık 650 bindir. Gazze'deki insan yerleşim tarihi bu şehri dünyadaki en eski şehirlerden biri yapacak şekilde 5 bin yıla ulaşmaktadır. Kuzey Afrika ve Levant arasındaki Via Maris denilen ticaret rotası üzerinde yer aldığı için tarihinin büyük bir bölümünde Güney Filistin'in değerli bir antreposu ve Kızıldeniz üzerinden gelen Baharat Yolu üzerinde önemli bir mola yeri olarak işlev görmüştür.Bu bölgenin birkaç önemli özelliği bulunmaktadır:

Coğrafi Konum: Gazze Şeridi, stratejik olarak önemli bir konumda yer alır. Hem deniz kenarında olması hem de Mısır ve İsrail gibi güçlü komşulara yakınlığı, bölgeyi jeopolitik olarak önemli hale getirir.

Filistin’in Siyasi Durumu: Gazze, Filistin topraklarının bir parçasıdır ve burada Filistin'in en güçlü siyasi güçlerinden biri olan Hamas yönetimi bulunmaktadır. 2007 yılından bu yana Hamas, Gazze'yi kontrol etmektedir, ancak bu durum, Filistin yönetiminin Batı Şeria'da olan kısmı ile siyasi çatışmalar yaşamasına yol açmıştır.

İsrail ile İlişkiler: Gazze, İsrail ile olan ilişkiler açısından da oldukça karmaşık bir bölgedir. İsrail, Gazze'yi ve oradaki altyapıyı defalarca hedef almış ve Gazze’ye yönelik kara, deniz ve hava ablukası uygulamaktadır. Bu ablukalar, bölgedeki yaşam koşullarını zorlaştırmaktadır.

İnsani Durum: Gazze dünya genelinde en yoğun nüfusa sahip yerlerden biridir ve burada insan yaşamı ve haysiyeti ile uyuşmayan davranışlar yaşanmaktadır. Ekonomik kaynakların kısıtlı olması ve sık sık yaşanan çatışmalar, Gazze halkının yaşam koşullarını son derece zorlaştırmaktadır. Bölge, insani yardımların sağlanmasında önemli bir zorlukla karşı karşıyadır.

Savaşlar ve Çatışmalar: Gazze, 2000'lerin başından itibaren birçok büyük çatışmanın merkez üssü olmuştur. İsrail ile Hamas ve diğer Filistinli gruplar arasında sık sık çatışmalar yaşanmakta, bu da bölgedeki güvenlik ve barış sürecini etkileyen önemli bir faktör olmaktadır.

Uluslararası Politika: Gazze, sadece bölgesel değil, uluslararası düzeyde de önemli bir tartışma konusudur. Birçok ülke, Gazze'deki durumu ve İsrail'in politikalarını eleştirirken, bu durum Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlarda da sıkça gündeme gelmektedir.

ABD Başkanı Trump'ın Gazze Şeridi'nden Filistinlileri çıkarma planı, 2020'lerin başındaki Orta Doğu politikasının önemli bir parçasıydı.





Bu planın açık ve kapalı amaçları, olası etkileri ve ilgili tarafların nasıl yaklaşacağı konusu aşağıdaki gibi özetlenebilir:


1. Açık Amaçlar:

Trump'ın planının açık amacı, Gazze'deki Filistinli nüfusun, özellikle Hamas yönetimi altındaki bölgeden, başka bir bölgeye taşınmasını sağlamaktır. Böylelikle;

• İsrail'in güvenliğini artırmak,

• Gazze'nin demografik yapısını değiştirmek ve

• Hamas'ın kontrolünü sonlandırmak mümkün olabilecektir.

Ayrıca, bu plan, Filistinliler için bir çözüm yolu sunmayı ve İsrail ile Filistin arasında kalıcı barışı sağlamayı sağlıyor gibi görünse de söz konusu Başkan Trump olunca ikna edici yanı yoktur.

Trump'ın bu önerisi, aynı zamanda "İsrail'in egemenliğini" güçlendirmeyi ve Filistinlilerin gelecekteki devlet kurma haklarını sınırlamayı amaçlayan bir yaklaşım olarak doğrudan göze çarpmaktadır.


2. Kapalı Amaçlar:

Planın kapalı amaçları daha karmaşıktır ve birçok uluslararası aktör tarafından eleştirilen unsurlar taşımaktadır:

• Siyonist Hedefler: Trump'ın planı, Filistinlilerin Gazze'den ve Batı Şeria'dan sürülmesi, İsrail'in daha fazla toprak kazanmasını sağlayarak Siyonist idealleri pekiştirebilir.

• Bölgedeki Güç Dengelemesi: Trump, Arap ülkelerinin İsrail ile daha yakın ilişkiler kurmasını ve İran’a karşı daha güçlü bir cephe oluşturmayı hedeflemiş olabilir.

• Filistin Devleti ve Bağımsızlık: Plan, Filistinlilerin kendi devletlerini kurma hakkını sınırlayarak onları gelecekteki müzakerelerde daha zayıf duruma sokmayı hedefleyebilir.


3. Gerçekleşebilir mi?

Bu planın gerçekleşebilirliği çok düşük olarak değerlendirilmektedir. Filistin halkının ve bazı Arap devletlerinin güçlü karşıtlıkları, bu tür bir planın uygulanabilirliğini zorlaştırmaktadır. Ayrıca, uluslararası hukuk, Filistinli mültecilerin yerinden edilmesi gibi uygulamalara karşı oldukça katıdır. Gazze'deki Filistinli nüfusun başka bir yere yerleştirilmesi, büyük insani ve lojistik sorunlar doğurur.


Gerçekleşmesi durumunda ise büyük bir insani kriz, toplu göç ve sivil direnişler gibi olumsuz etkiler ortaya çıkabilir. Bunun dışında, uluslararası toplumun tepkisi çok sert olabilir.


4. Ne Olur?

• İsrail: Eğer bu plan uygulanabilirse, İsrail'in güvenliği artabilir, ancak bölgede kalıcı bir barışa ulaşmak daha zor hale gelebilir. Filistinlilerin yerinden edilmesi, İsrail’in zaten iyice zayıflamış olan uluslararası itibarı üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir, özellikle Batı'da.


• Filistinliler: Gazze'deki milyonlarca insanın yerinden edilmesi, büyük bir insan hakları ihlali olur. Bu durum, Filistinlilerin zaten hassas olan durumunu daha da kötüleştirir, öte yandan da uluslararası direnişle karşılaşabilir.

• Uluslararası Tepkiler: Özellikle Birleşmiş Milletler, AB ve birçok ülke, bu planı bir işgal ve insan hakları ihlali olarak değerlendirebilir.


5. İsrail, Avrupa Birliği ve Özellikle Almanya ve Fransa'nın Tepkileri:

İsrail: İsrail hükümeti Trump’ın planını başlangıçta genellikle desteklemiştir çünkü plan İsrail'in güvenliği için tehdit oluşturduğu düşünülen Hamas'ın etkisinin azalmasını sağlayabilir ve İsrail’in egemenliğini daha fazla güçlendirebilirdi. Ancak, planın uygulama aşamasında çok ciddi iç ve dış sorunlar çıkabileceği için İsrail de bu konuda dikkatli olmak zorundadır.


Avrupa Birliği: Avrupa Birliği genellikle iki devletli çözümün savunucusudur ve Trump’ın planı, AB tarafından geçmişte şiddetle eleştirilmiştir. AB, Filistinli mültecilerin yerinden edilmesini ve Gazze'nin etnik temizlikle karşı karşıya kalmasını kabul etmez.


Almanya ve Fransa: Almanya ve Fransa, özellikle Filistin halkının haklarını savunma konusunda oldukça duyarlıdır. Bu iki ülke de Trump’ın planını büyük bir eleştirilerle karşılamıştır, çünkü bu tür bir plan, barışçıl çözüm için hiçbir yol bırakmamakta ve bölgedeki gerilimi artımaktadır. Almanya, tarihi sorumluluğundan dolayı özellikle bu konuda daha fazla duyarlılık gösterebilir.


Suudi Arabistan ve Mısır: Suudi Arabistan, Netanyahu’nun Filistinlilerin topraklarından çıkarılmasına yönelik açıklamalarını sert bir dille reddetmiş, Riyad, Filistin devleti kurulmadan İsrail ile ilişkilerin normalleşmeyeceğini vurgulamıştır. Mısır’da benzer şekilde tepki göstermiş ve 27 Şubat’ta Arap Birliğimi bu konuda toplantıya davet etmiştir.


6. SURİYE’ye etkileri:

Trump'ın Filistinlileri Gazze'den çıkarma planı, Suriye'yi pek çok açıdan etkileyebilir. Bu plan, özellikle bölgedeki etnik, dini ve siyasi dinamiklerle bağlantılı olarak hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurabilir. Suriye, bölgedeki stratejik ilişkilerini ve iç çatışmalarını göz önünde bulundurmalı, bu planın olumlu ve olumsuz etkilerini dikkatle değerlendirmelidir. Filistin meselesi, Suriye için tarihi ve dini bir öneme sahiptir ve bu meseledeki gelişmeler, Suriye'nin iç dinamiklerine de büyük ölçüde etki edebilir.


Olumlu Yönleri:

A. Suriye'nin Bölgesel Huzuruna Katkı: Eğer Gazze'deki Filistinli mülteciler başka bir bölgeye yerleştirilirse, bu durum Suriye'nin içinde bulunduğu iç savaş ortamından ve bölgesel çatışmalardan doğrudan etkilenmeyebilir. Bu, Filistinlilerin Suriye'ye olan göç dalgasını engelleyebilir, çünkü Suriye zaten içsel çatışmalarla boğuşmaktadır.

B. Yeni Bir Devlet Kurma Çabalarıyla Suriye'nin Destek Alması: Trump'ın planı, bazı Arap ülkelerinin Filistinli mülteciler için yeni bir devlet kurma planına destek vermesini sağlayabilir. Bu, Suriye'nin özellikle bölgedeki Arap ülkeleriyle olan ilişkilerinde pozitif bir etki yaratabilir. Suriye'nin Arap dünyasıyla olan ilişkilerini onarması, ekonomik destek almasına veya siyasi izole olmaktan kurtulmasına yardımcı olabilir.

C. Filistin Sorununda Yeni Bir Perspektif: Eğer Trump'ın önerdiği gibi, Gazze'deki Filistinlilerin başka bölgelere yerleştirilmesi ve Gazze'nin bir şekilde kontrol edilmesi sağlanırsa, bu durum Filistin sorununun çözümü için yeni bir fırsat yaratabilir. Suriye, bu çözüm sürecinde taraf olarak yer alabilir ve bu durum ülkenin uluslararası konumunu güçlendirebilir.


Olumsuz Yönleri:

A. Suriye İçindeki Filistinli Mülteciler İçin Zorluklar: Filistinli mültecilerin başka bölgelere yerleştirilmesi, Suriye’deki Filistinli mültecilerin durumunu daha da karmaşık hale getirebilir. Filistinliler, Suriye'deki iç savaşın başından itibaren zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Trump’ın planı, daha fazla göçmen dalgası yaratabilir ve bu, Suriye’nin ekonomik ve sosyal yapısına ek yük getirebilir.

B. Bölgesel Çatışmaların Derinleşmesi: Suriye'nin hükümeti, Trump'ın planını İsrail'in Filistinlilere yönelik baskılarını artıran bir hamle olarak değerlendirebilir. Bu, Suriye’nin İsrail ile olan ilişkilerini daha da kötüleştirebilir ve bölgedeki çatışmaların tırmanmasına yol açabilir. Suriye'nin Filistin davasına olan desteği, Trump'ın planıyla zıt bir noktaya çekilebilir ve bu da bölgedeki güvenlik tehditlerini artırabilir.

C. Suriye'deki Müslüman Topluluklar Arasında Tepkiler: Eğer Trump’ın planı Filistinlilerin Gazze'den çıkarılması yönünde büyük bir adım atarsa, bu durum Suriye’deki Müslüman topluluklar arasında büyük bir tepki yaratabilir. Suriye, uzun yıllardır Filistinli mültecilerin destekçisi olmuştur ve bu desteğin kaybolması, iç kamuoyunda hoşnutsuzluğa yol açabilir.

D. Suriye'nin Siyasi ve Askeri Karışıklığı: Trump’ın planı, bölgesel güçlerin stratejilerini yeniden şekillendirmesine yol açabilir. Bu durum, Suriye iç savaşının daha da karmaşıklaşmasına neden olabilir. Özellikle Rusya ve İran gibi Suriye'nin destekçileri, bu planı olumsuz olarak değerlendirebilir ve bu, uluslararası alanda daha fazla çatışmaya neden olabilir.


7. TÜRKİYE’YE ETKİLERİ:

Trump’ın Filistinlileri Gazze’den çıkarma planı, Türkiye’yi birçok açıdan etkileyebilir. Türkiye’nin hem Filistin meselesine hem de bölgedeki stratejik ilişkilerine dair bir dizi çıkarı olduğu için bu plan, özellikle Türkiye'nin iç siyaseti, dış politikası ve ABD ile olan ilişkileri üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Ayrıca, Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkileri de bu plan doğrultusunda yeniden şekillenebilir.


A. Türkiye Üzerindeki Etkiler

Olumlu Yönler:

(1) Filistin Davasına Destek: Türkiye, tarihsel olarak Filistin davasının güçlü bir destekçisi olmuştur. Eğer Trump’ın planı, Filistinlilerin Gazze’den çıkarılmasıyla birlikte Filistin topraklarında daha fazla adaletsizlik yaratıyorsa, Türkiye bu durumu kınayarak Filistinli mültecilerin haklarını savunmaya devam edebilir. Bu, Türkiye'nin Arap dünyasında ve Müslüman dünyasında daha güçlü bir liderlik pozisyonu elde etmesine katkı sağlayabilir. Türkiye’nin bu konuda aktif rol oynaması, hem içerdeki milliyetçi ve İslamcı tabanı hem de dışarıda Arap ülkeleriyle olan ilişkilerini güçlendirebilir.

(2) Bölgesel Liderlik ve Güçlü Diplomasi: Türkiye, Gazze’deki gelişmeleri ve Filistinlilerin geleceğini kendi ulusal güvenlik çıkarları doğrultusunda ele alabilir. Eğer Türkiye, Filistin davasına sahip çıkmak için daha fazla diplomatik baskı uygularsa, bu bölgesel güç olarak imajını pekiştirebilir. Ayrıca, Türkiye’nin bu tavrı, Arap dünyasındaki ülkelerle olan ilişkilerini daha da derinleştirebilir.


Olumsuz Yönler:

(1) ABD ile İlişkilerde Gerginlik: Trump’ın planı, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde ciddi gerginliklere yol açabilir. Türkiye, Filistinlilerin Gazze'den çıkarılmasının bir yönüyle ve özellikle ABD'nin İsrail ile ilişkilerini desteklemesi ve Filistin halkının çıkarlarını göz ardı etmesi nedeniyle tepki gösterebilir. Türkiye, Batı dünyasının bu yaklaşımını eleştirebilir ve Amerika’yla olan ilişkilerinde daha fazla diplomatik veya ekonomik baskı kullanabilir.

(2) Suriye'ye Dair Stratejik Çatışmalar: Gazze meselesi, Suriye’deki durumu etkileyebilir. Türkiye, bölgedeki güvenliğini sağlamak amacıyla sık sık Suriye'ye müdahale edebilmektedir. Trump’ın Filistinlileri Gazze'den çıkarma planı, Suriye’deki Arap milliyetçiliği ve İran'ın nüfuzuna karşı Türkiye’nin stratejisini zorlaştırabilir. ABD'nin bu tür adımlarına karşı Türkiye'nin politikalarını savunma şekli, bölgesel jeopolitik dengelerdeki oyunları değiştirebilir.


B. ABD ve Türkiye İlişkileri

Trump’ın Filistinlileri Gazze’den çıkarma planı, Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerini birkaç şekilde etkileyebilir.


Olumlu Yönler:

(1) Orta Doğu’daki İlgili Rollerde İş birliği: ABD’nin Filistinlilerle ilgili politikaları, Türkiye'nin kendi stratejik öncelikleriyle uyumsuz olduğunda bile, bazı konularda ortak çıkarlar bulunabilir. Örneğin, her iki ülke de bölgedeki bazı terör örgütlerine karşı mücadele etmeye devam etmektedir. Türkiye, bu konularda ABD ile iş birliğini sürdürebilir, böylece stratejik ortaklık zayıflamadan devam edebilir.

(2) Diplomatik Tartışma ve Hedefli Görüşmeler: Trump’ın bu planı, Türkiye'ye daha fazla diplomatik baskı uygulayarak Amerikan yönetimiyle daha sıkı temas kurmasına neden olabilir. Türkiye, Filistinlilerin çıkarlarını savunma konusunda önemli bir aktör olarak kendini konumlandırabilir ve ABD ile bu konuda özel görüşmeler yaparak daha fazla diplomatik etki sağlamayı hedefleyebilir.


Olumsuz Yönler:

(1) İsrail ve Filistin Politikaları Üzerindeki Ayrışma: Türkiye, İsrail’e karşı zaman zaman sert açıklamalar yaparak Filistin halkının haklarını savunduğunu dile getirmiştir. Trump’ın Filistinlileri Gazze’den çıkarma planı, İsrail’in Filistinlilere yönelik baskısını artırabileceğinden, bu durum Türkiye ile ABD ve İsrail arasında daha fazla ayrışmaya neden olabilir. Türkiye, bu konuda daha sert bir duruş sergileyebilir ve ABD ile ilişkilerde gerilime yol açabilir.

(2) Ekonomik ve Askeri Yaptırımlar: Trump’ın politikaları, Türkiye’nin ekonomik ve askeri ilişkilerini de zorlayabilir. Özellikle Türkiye’nin, ABD’ye olan bağımlılığını azaltmak için bağımsız bir dış politika izleme çabaları bu süreçte daha fazla öne çıkabilir. Ancak bu durum, ABD’den gelen ekonomik ve askeri yaptırımların artmasına yol açabilir.


C. Türkiye ile İsrail İlişkileri

Trump’ın Filistinlileri Gazze’den çıkarma planı, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilere de doğrudan etki edebilir.


Olumlu Yönler:

(A) İsrail ile İleri Düzey Diplomasi: Trump’ın planı, Türkiye ile İsrail arasında bazı diplomatik açılımlar yaratabilir. Özellikle İsrail, bölgedeki güvenliğini sağlamak için Türkiye ile daha yakın iş birliği yapma yoluna gidebilir. Türkiye, bölgesel dengeyi sağlamak adına İsrail ile daha stratejik bir ortaklık geliştirebilir.

(B) Filistin ve İsrail Arasındaki Dengeleme: Türkiye, Filistinlilerin haklarını savunmaya devam ederken, İsrail ile de ekonomik ve ticari ilişkilerini normalleştirme yönünde adımlar atabilir. Bu, iki ülke arasında pragmatik bir ilişki kurulmasına yol açabilir.


Olumsuz Yönler:

(A) Bölgesel Gerginliklerin Artması: Türkiye’nin, Filistinlilerin haklarını savunma konusunda daha sert bir tutum alması, İsrail ile yeniden gerilim yaşanmasına yol açabilir. Trump’ın planı, özellikle Türkiye'nin Filistin davasına duyduğu bağlılık nedeniyle İsrail ile ilişkilerde yeniden çatlaklar yaratabilir.

(B) Halk Tepkisi ve İç Politika: Türkiye içindeki halk, Filistin meselesi konusunda duyarlı olduğu için hükümetin İsrail ile yakın ilişkiler kurması, özellikle AKP'nin tabanında tepki yaratabilir. Bu, iç politikada da sorunlara yol açabilir.


Trump’ın Filistinlileri Gazze’den çıkarma planı, Türkiye için hem fırsatlar hem de zorluklar sunmaktadır. Türkiye, bölgedeki Filistinli mültecilerin haklarını savunmak için aktif bir politika izleyecekse, ABD ve İsrail ile ilişkilerinde gerginlikler yaşanabilir. Ancak bu durum, Türkiye'nin bölgesel güç olarak konumunu pekiştirebilir ve dış politikasında daha bağımsız adımlar atmasını da sağlayabilir.



Sonuç:

Trump’ın Gazze’yi bir "turizm merkezi" haline getirme önerisi, yalnızca insanlık dışı bir tehcir planını değil, aynı zamanda Filistin halkının vatansızlaştırmayı hedeflemektedir. Bu talep, dünyanın pek çok ülkesinde ve insan hakları örgütlerinde sert tepkilerle karşılanmışken, Türkiye’nın bu konuda sessiz kalması düşündürücüdür. Trump'ın Gazze'den Filistinlilerin çıkarılması planı, ciddi bir diplomatik krizler yaratabilir ve uluslararası alanda birçok ülkenin tepkisini çekebilir. Uygulama olasılığı düşük olsa da bu tür bir çözümün hayata geçirilmesi Orta Doğu’da kalıcı barışı sağlamaktan çok daha fazla çatışma yaratabilir ve bölgesel dengeyi bozan büyük bir insani krize yol açabilir.





EK VE ÖNEMLİ BİR BİLGİ NOTU :

ÖNEMLİ BİR TARİHİ OLAY. Lütfen okumadan geçmeyin.


Birçok kişi Trump’ın çılgın olduğunu düşünüyor, çünkü Gazze Şeridi’nin sakinlerini sürmek istiyor… Hayır. Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihteki en korkunç tehcirlerinden birini nasıl gerçekleştirdiğine dair dehşet verici bir olayı anlatacağım…


Trump’tan çok önce gerçekleşmiş bir olay.


Amerika, 1965 yılında son derece stratejik bir bölgeye göz dikti… Bölgenin adı: Hint Okyanusu’ndaki Chagos Takımadaları.


Bu bölgenin iki büyük meselesi vardı…

Birincisi, resmen Mauritius’a ait olmasıydı. İkincisi ise Mauritius’un İngiliz egemenliği altında bulunmasıydı.


Peki, Amerika ne yaptı? İngiltere ve Mauritius ile gizli bir anlaşma yaptı…

Anlaşmanın muhtevası şuydu: İngiltere, Mauritius’a bağımsızlık verecek, ancak karşılığında Mauritius, Chagos Takımadaları üzerindeki haklarından vazgeçecekti.

Amerika da bunun karşılığında İngiltere’ye çok ihtiyaç duyduğu bir teknolojiyi -Polaris denizaltılarını- verecekti.


Fakat bu projenin önünde iki büyük engel vardı…

Birincisi, Mauritius’un resmî olarak topraklarını sattığını açıklayamamasıydı… Ama bu kolayca çözülebilirdi.


Mauritius Cumhurbaşkanı, kamuoyuna “Biz Chagos’u satmadık” diye açıklamalar yapacaktı, oysa perde arkasında halkını satmanın karşılığında 3 milyon dolar almıştı.


İkinci engel ise çok daha büyüktü… Adalarda binlerce insan yaşıyordu!


Amerika onlarla ne yapacaktı? Halkı zorla yerinden etmek, uluslararası hukuka göre devasa bir suçtu… Ama uluslararası hukuk Amerika’yı durdurabilir miydi? Elbette hayır!

Dönemin ABD Başkanı Lyndon B. Johnson, Amiral Greatham liderliğinde bir komite kurdu. İngilizler de bu komitede Amiral Sir Greatbatch liderliğinde yer aldı. Ve bu iki komutan, Chagos Takımadaları’nın sakinlerini zorla sürmek için dehşet verici bir plan hazırladılar.


Amerikalılar ne yaptı?

Bu hikâyeyi size Avustralyalı gazeteci John Pilger’in “Özgürlük Bir Sonraki Seferde” adlı kitabının “Bir Milletin Çalınışı” başlıklı ilk bölümünden aktarıyorum. (s. 37-97).

Amerikalılar ve İngilizler, 30 savaş gemisi ile Chagos kıyılarına çıkarma yaptı. Halkı açlığa mahkûm ettiler, su ve elektriği kestiler, adanın dört bir yanına binlerce asker konuşlandırdılar.


Sadece bu mu? Hayır… Bu başlangıçtı…


Chagos halkının hayatında büyük bir yeri olan hayvan vardı.

Çobanlık ve avcılık için kullanılan köpekler… İşte bu, Amerikalılar için harika bir fırsattı… Adadaki bütün köpekleri topladılar, büyük bir ateş yaktılar ve halkın gözü önünde köpekleri diri diri yaktılar!


İtiraz edenlere ne yaptılar dersiniz?

Ayaklarından bağlayıp ateşte evcil hayvanlarıyla birlikte yaktılar!


Bitti mi sanıyorsunuz? Hayır!


Bütün kümes hayvanlarını ve çiftlik hayvanlarını da köpeklerle birlikte yaktılar.


Bitti mi? Hayır!


Karşı çıkan halktan bazılarını baş aşağı bağlayarak başlarını suya sokup boğdular. Bu korkunç sahneyi, sevdiklerinin can çekişerek ölmesini izleyen halkın gözü önünde yaptılar.


Bitti mi? Hayır!


Genç kızlara aklınızın alamayacağı vahşetler yaşatıldı…

Ve aylar süren açlık, işkence ve aşağılanmanın ardından çaresiz halk, Amerikan ve İngiliz gemilerine binmek zorunda kaldı.


Peki sonra ne oldu? Acıdılar mı onlara?


Hayır, asla!


Amerikalılar ve İngilizler, atalarının Afrika kıyılarından köleleri alıp Orta Amerika’daki şeker tarlalarına götürdüğü zamanlardaki gibi hareket ettiler.


Meşhur Zong Köle Gemisi hikâyesini (1) bilir misin? O geminin kaptanı Collingwood, hastalanan Afrikalı köleleri denize atıp ölüme terk etmişti…

Tam olarak aynı şey tekrarlandı!

Hastalıklı Chagos sakinleri seçildi, bağlandı ve Hint Okyanusu’na atıldı… Tam 400 kişi köpek balıklarına yem edildi!

Hayatta kalanlar mı?


İngiltere ve diğer ülkelere götürüldüler ama sokaklara terk edildiler. Ne vatandaşlık hakkı ne de barınacak bir yer verildi. Chagos halkının çoğu, dilencilik yapmayı ve kızlarını satmayı reddettiği için kendini asarak intihar etti.

Ve Amerika, hedefine ulaştı!


Bugün Chagos Takımadalarında ABD’nin denizaşırı en büyük askerî üssü olan “Diego Garcia” Üssü bulunmaktadır.

Bu stratejik bölgeyi kontrol altına almak için bir halkı yok ettiler…

Bir milleti açlıkla, ateşle, sürgünle, sokaklarda ölüme terk ederek ortadan kaldırdılar… Bu anlattıklarım çok eski bir tarihte değil! 1965 yılında oldu!

Yani?


Bu, Amerika’nın geçmişidir… Trump ve ondan önceki tüm başkanlar…

Mazlumların kaderi hep sürgün ve yok edilmek olmuştur. ABD; yağma, talan, gasp, sürgün ve yerli halkları acı çekmeye mahkûm etme medeniyetinin sadık bir temsilcisi!

Gazze Şeridi, Amerika’nın yeni Chagos’udur!


Orayı tatil beldeleri, ileri askerî üsler ve villalarla donatılmış bir sahil şeridi yapmak istiyorlar. Ve Filistinlileri Mısır’a, Ürdün’e, hatta belki Endonezya ve Filipinler’e göndermek istiyorlar.


Peki ne hakla?



(1) Zong Köle Gemisi trajedisi, köle ticaretinin acımasız gerçeklerini gözler önüne seren en korkunç olaylardan biridir.


Zong Katliamı (1781)

Zong, 18. yüzyılda Afrika’dan Amerika’ya köle taşıyan bir İngiliz gemisiydi. 6 Eylül 1781’de, Kaptan Luke Collingwood yönetiminde Gana kıyılarından Jamaika’ya doğru yola çıktı. Gemide 442 köle vardı bu, geminin kapasitesinden çok fazlaydı. Yolculuk boyunca susuzluk, hastalıklar ve kötü şartlar nedeniyle birçok köle öldü veya ölmek üzereydi.

Kasım ayında, kaptan ve mürettebat, kölelerin hızla öldüğünü fark etti. O dönemde sigorta kurallarına göre, köleler doğal sebeplerle ölürse sigorta ödeme yapmıyordu, ancak “denize atılarak kaybedilmeleri” durumunda tazminat alınabiliyordu. Bu yüzden kaptan, sigortadan para almak için köleleri kasıtlı olarak okyanusa attı. 29 Kasım – 1 Aralık 1781 tarihleri arasında, toplam 133 köle canlı canlı denize atıldı.


Dava ve Tepkiler

Limanlarına vardıklarında gemi sahipleri, kaybettikleri “yük” için sigortadan tazminat talep etti. Ancak sigorta şirketi ödeme yapmayı reddetti ve olay mahkemeye taşındı. 1783’te Londra’daki dava, kölelerin insan mı yoksa sadece “mülk” mü olduğu konusunu gündeme getirdi. Mahkemede kölelerin “mülk” olduğu savunuldu ve davada katliam meselesi yerine sigorta meselesi tartışıldı. Nihayetinde köle sahipleri davayı kaybetti.


Bu olay, İngiltere’de köle karşıtı hareketleri güçlendirdi ve 1807’de köle ticaretinin yasaklanmasına giden süreci hızlandırdı. Zong Katliamı, köle ticaretinin vahşetini gözler önüne seren bir trajedi olarak tarihe geçti. (Mütercim)

Ayrıntı İçin Linki Tıklayıp Bakabilirsiniz: 👇https://t24.com.tr/yazarlar/talat-kiris/zong-katliami-insanligin-en-asagilik-hali






Son Yazılar

Hepsini Gör

1 commentaire


Blnt Çnr
Blnt Çnr
19 févr.

Adım adım Büyük Ortadoğu Projesi mi geliyor?

J'aime

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

bottom of page