top of page

FİNLANDİYA VE İSVEÇ FIRSAT MI YOKSA TEHLİKE Mİ?

Güncelleme tarihi: 27 Haz 2023


FİNLANDİYA VE İSVEÇ’İN NATO’YA GİRMESİ TÜRKİYE İÇİN FIRSAT MI YOKSA YENİ BİR TEHLİKE Mİ?

YAZAN: Mehmet ASAL, 14 Mayıs 2022


Dün; tüm Dünya basını, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmek istemesi ile çalkalandı. Bilindiği gibi Türkiye'nin de üye olduğu NATO, ya da açık adıyla Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, 1949 yılında aralarında ABD, Kanada, İngiltere ve Fransa'nın da bulunduğu 12 ülkenin kurduğu bir askeri ittifak. 2000’li yıllara gelinceye kadar 16 üye ülkesi olan NATO bugün 30 üye ülkeye ulaşmıştır. Finlandiya ve İsveç’in de ittifaka alınması halinde 32'ye çıkacaktır.

NATO'nun Kuruluş amacı, Rusya'nın 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'ya doğru daha da genişlemesini önlemekti.



İsveç ve Finlandiya, 1995 yılından bu yana Avrupa Birliği üyeleri olmalarına rağmen NATO'ya üye olmamışlar, bu yönde bir istek göstermemişlerdir. Şimdi ise ister görünmekte veya ABD ve İngiltere baskısıyla ve Rusya korkutması ile üye olmaya teşvik edilmektedirler.


Ancak burada hatırda tutulması gereken, AB’nin genişlemesinde olduğu gibi amacın Birliğin güçlenmesinden ziyade siyasi olmasıdır. Nitekim NATO 16 ülkeden 30 ülkeye çıktığında da sayısal anlamda %88 büyüdüğü halde, Askeri gücü ancak %10 seviyelerinde artmıştır.

Finlandiya Savunma kuvvetlerinin toplam mevcudu 34 700 (27 300 Kara Kuvvetleri, 3 000 Deniz Kuvvetleri ve 4 400 Hava Kuvvetleri) kişidir. Bu birimlerin içinde ayrıca 8,900 subay ve 15,800 profesyonel asker bulunmaktadır.


İsveç Savunma Kuvvetlerinin toplam mevcudu ise 30 000 dir. İsveç, 1814 yılından beri hiç savaşmamıştır.


Yan, daha açık bir ifade ile Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya bir katkıdan ziyade daha önce alınan 14 ülke gibi yükü olacaktır.



Rusya ile 1,300 km uzunluğunda kara sınırı olan Finlandiya, Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesinden bu yana NATO ile iş birliğini kademeli olarak artırmıştır. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline kadar, Finlandiya doğudaki komşusu İsveç, Rusya ile dostane ilişkileri sürdürmek için NATO’ya katılmaktan kaçınmıştı. Bun da İsveç’te Sol Siyasi Partilerin de rolü olmuştur elbette.


Almanya 2 ülkenin katılımı ile ittifakın güçleneceğini söylese de Macaristan, Hırvatistan gibi ülkeler de aslında Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alınmasına sıcak bakmamaktadır.

Türkiye’nin bu noktada durumu ve duruşu diğer ülkelerden çok farklıdır ve bence farklı da olmak zorundadır. Zira;


2009 yılında Danimarka teröre arka çıktığı ve terör örgütlerini desteklediği gerekçesi ile önceki Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in NATO Genel sekreterliğine Türkiye itiraz etmiştir. Ama konu sadece geçici bir başkanlık olduğundan o zaman çok fazla direnememiştir.


Hatırlanacağı gibi Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında NATO’dan ayrılan Yunanistan daha sonra tekrar NATO’ya dönmek istediğinde Türkiye yine önce karşı çıkmış ancak sonrasında fazla diretememiş, 20 Ekim 1981’de geri dönmüş daha sonra da Yunanistan’ın şımarık ve ardı arkası kesilmez hareketlerine maruz kalmıştır. O tarihlerde, bu hareketlere diğer NATO Müttefikleri de sessiz kalmış ya da Yunanistan’dan yana tavır almışlardır. Yani Türkiye aldığı 2 karşı duruştan hem de ciddi hiçbir kazanç elde edemeden döndürülmüş ve ciddi prestij ve Yunanistan’a karşı da hak kaybına uğramıştır.


Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla ilgili olarak, “Yunanistan’la ilgili NATO konusunda bizden önceki yönetimler yanlış yaptı. Yunanistan’ın, NATO’yu arkasına alarak Türkiye’ye karşı takındığı tavrı biliyorsunuz. Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz” demişti.


Ancak geçmişteki olaylara, Türkiye’nin mevcut ekonomik krizine ve dış ilişkilerinde tarihin en kötü döneminde olduğu gerçeğine baktığımızda, FİNLANDİYA VE İSVEÇ’ in NATO’ya alınmasına ne kadar süreyle ve ne pahasına direnebileceği ciddi bir sorudur.

NATO’ya yeni üyelerin dahil edilebilmesi aslında 30 üyenin de olumlu görüşüne bağlıdır. Bu bakımdan aslında Türkiye ya da bir başka üye diretebildiği sürece bu ülkelerin NATO’ya alınabilmeleri mümkün değildir.


Bu Türkiye için bir fırsat mıdır? Yoksa yeni bir kriz başlangıcı mıdır?


ABD ve Batı ülkeleri Türkiye’nin Rusya’nın işgali sonrasında Ukrayna’yı desteklemesinden memnun olmuştur. Ankara, Kiev’e SİHA göndermiş ve Rus savaş gemilerinin geçişini engelleyerek hava sahasını askeri uçaklara kapatmıştır. Fakat Batı ülkelerinin Moskova’ya yönelik yaptırımlarına katılmamıştır.


Finlandiya ve İsveç’in buradaki durumuna gelince;

İskandinav ülkeleri ne yazık ki terör örgütleri için misafirhane gibidir. PKK’sı DHKP-C’si İsveç’te yuvalanmış durumdalar. İsveç ve Hollanda parlamentolarında bile yer almaktadır. Bu durumda bizim özellikle İsveç için olumlu bakmamız mantıken ve müttefiklik ilişkileri açısından aslında mümkün değildir. Konuyu biraz açarsak;


İsveç 40 yıldır PKK’yı desteklemektedir. İsveç, 1980’lerden bu yana PKK’lı teröristlerin nihai rotasıdır. İsveç’te siyasetçiler, PKK’nın AB terör örgütleri listesinden çıkarılması için girişimlerde bulunmuştur. Örgüt ülkede, kültür-dil temalı dernekler aracılığıyla para bulmakta, militan devşirmekte ve lobi faaliyetleri yürümektedir.



PKK’lı teröristler, siyasi partiler ve STK’larla iç içe bulunmaktadır. İsveç, PKK/YPG’ye finansal destek de vermektedir. Bu nedenle de İsveç ile Türkiye arasında, uzun yıllardır PKK ve Suriye uzantısı PYD/YPG’ye destek politikaları nedeniyle güvensizlik bulunmaktadır.

PKK’nın İsveç’te artan etkinlikleri, personel ve finansman çabalarının desteklenmesi ve buna bakanların açık destek vermeleri iki ülke arasında büyük yaralar açmış durumdadır. 1980’lerde Kürt diasporasının yayımladığı Kurmanji ve Sorani isimli dergiler nedeniyle milliyetçi Kürtlerin nihai rotası haline gelen İsveç, yoğun olarak siyasi sığınmacı olan PKK’lı grupların kurduğu diaspora üzerinden uzun yıllardır PKK etkisi altına bulunmaktadır. PKK/PYD-YPG’li terörist unsurlar “Rojava Solidarity” adlı STK’ları üzerinden faaliyet yürüttükleri AB üyesi ülkelerde örgütün sözde TV kanalları üzerinden de mali destek almaktadır.


2005-2017 yılları arasında İsveç’te bulunan terör örgütünün sözde TV kanallarında çalışanların maaşlarından kesinti yapılarak 3,5 milyon avro’ ya yakın para elde edildiği ortaya çıkarken, yine söz konusu seçilmiş AB ülkelerinde PKK’nın yönettiği ve zorunlu “haraç” kestiği restoranların mevcut olduğu bilinmektedir. İsveç’te Kürt Medya Vakfı’nın1997’de kuruluşuyla başlayan PKK’nın medya yapılanması dahilinde halen Aryen TV ve Rohani TV’nin de bulunduğu 4 yayın organı faaliyetlerini yürütmektedir. Örgüte 2023 yılına kadar 376 milyon dolar destek verilmiş olacaktır. Bunlara ilave olarak, PKK’nın STK yapılanmaları başta olmak üzere Türkiye, Irak ve Suriye’de bulunan örgüt uzantılarına maddi kaynak bulmakla görevlendirilen sözde Kürdistan Kızılay’ı, İsveç’te de faaliyet göstermektedir. Avrupa ülkelerinde bağış adı altında yıllık 30 milyon avro para topladığı hesaplanmaktadır.

Finlandiya’nın durumu İsveç kadar vahim ve çözümsüz değildir. Finlandiya, PKK’yı doğrudan terör örgütü olarak tanımasa da AB kararlarından dolayı bir AB Ülkesi olarak yine de terör örgütü olarak tanıyan ülkeler arasında sayılabilir. Bireysel bazı PKK/PYD destekleri dışında Finlandiya teröre doğrudan açık destek vermemektedir.


Yani FİNLANDİYA’DAN DOLAYLI DESTEK var fakat İSVEÇ’İN VUKUATI ÇOK.

Bu durumda Türkiye için şöyle bir seçenek de ortaya çıkıyor:


FİNLANDİYA’NIN NATO’YA ALINMASINI BAZI ŞARTLARLA ONAYLAMAK AMA İSVEÇ’İ TAMAMEN REDDETMEK.


Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sürerken Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya girme ihtimalleri Rusya'yı harekete geçirmeye başlamıştır.


Rusya tarafından yapılan açıklama da Finlandiya’nın NATO’ya katılmasının uluslararası yasal yükümlülüklerinin, özellikle de tarafların ittifaklara girmeme veya bunlardan birine yönelik koalisyonlara katılmama yükümlülüğünü sağlayan 1947 Paris Barış Antlaşması’nın doğrudan ihlali olacağı belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, Moskova yönetiminden dikkat çeken bir hamle gelmiş, Rus ordusu, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in talimatıyla Finlandiya sınırına ağır askeri teçhizatlar yerleştirmeye başlamıştır.

Aslında burada ilk bakışta Putin’in daha haklı olduğu ve 2000 öncesi yapılan uzlaşma/anlaşmalara rağmen NATO’nun sürekli büyüme ve Rusya’yı kuşatma içinde olduğu söylenebilir. Aslında bu davranışların temelinde, daha önce başka makalelerimde de vurguladığım gibi, ABD’nin tek kutuplu dünya düzeni oluşturma ve tüm dünyaya egemen olma emperyalist emelleri bulunmaktadır.


Tekrar Türkiye’ye dönersek;

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle İsveç’in teröristlere ev sahipliği yaptığına dair açıklamaları İngiliz Financial Times gazetesinin manşetlerinde yer almıştır. Gazetelere beyanat veren bazı İsveçli siyasetçiler, Türkiye’nin kendi NATO üyelik süreçlerini engelleyebileceğini belirtmiştir.

Financial Times’a bu ayın başında konuşan bir başka İsveçli üst düzey yetkili, “İsveç’te çok Kürt var, Kürt kökenli çok vekil var. İsveç Kürt konusunda aktif ve bu sebeple Türkiye’den bir tepki gelmesinden korkuyorum” demiştir.


İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, 13 Mayıs akşamı İsveç radyosuna yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bu üyelik sürecinden bir şey elde etmek isteyebileceğini söylemiştir. Linde, “Biz biliyoruz ki onay süreçleri her zaman belirsizlik içeriyor, bu onayın iç siyasette kullanılabilecek olma ihtimali de az değil” ifadesini kullanmıştır.


Yani bir bakıma “Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söylemiştir.” (Çingenenin mert olanı, kendini överken hırsızlık yaptığını söyler.)

Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto da üyelik sürecinden her türlü sonuç çıkabileceğini söylerken bazı Fin yetkililer, Erdoğan’ın açıklamalarını üzerine almadıklarını söylemiştir. Financial Times’a konuşan yetkililer, “Ankara ile yaptığımız görüşmeler pozitif geçti ve bu açıklamalar genelde İsveç’i ilgilendiriyor gibi” demiştir. Fin yetkililer Macaristan’dan da bir sürpriz beklediklerini de dile getirmişlerdir.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinde üçüncü aya yaklaşılırken, Finlandiya'nın NATO üyeliğini hızlandırma kararı Rusya'da ciddi bir gerginliğe neden olmuştur. Daha önce NATO'ya katılım konusunda Finlandiya'yı uyaran Rusya, bu kez de Kremlin Basın Sözcüsü Dimitri Peskov aracılığı ile, Finlandiya'nın NATO'ya girmesinin Rusya için "kesin" bir tehdit oluşturduğunu söylemiştir.


Peskov gazetecilere verdiği demeçte, ‘NATO’nun genişlemesi ve ittifakın sınırlarımıza yaklaşması dünyayı ve kıtamızı daha istikrarlı ve güvenli kılmıyor’ demiştir.

Rusya ile 1,300 km uzunluğunda kara sınırı olan Finlandiya, Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesinden bu yana NATO ile iş birliğini kademeli olarak artırmıştır. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline kadar, Finlandiya doğudaki komşusu Rusya ile dostane ilişkileri sürdürmek için NATO’ya katılmaktan kaçınmıştır.



Finlandiya ve İsveç ittifaka katılırsa, Rusya Baltık Denizi ve Kuzey Kutbu’ndaki NATO ülkeleri tarafından tamamen çevrilmiş hale gelecek.


İngiltere Başbakanı Boris Johnson, İsveç’e yaptığı ziyaretin ardından Finlandiya’ya geldi. Johnson, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ile başkent Helsinki’de bir araya gelirken, İngiltere ve Finlandiya arasında askeri eğitim, savunma ve tatbikat gibi unsurları kapsayan bir güvenlik anlaşması imzalayarak anlaşmasını imzaladı. Niinistö ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Johnson, “Bugün Finlandiya ve Birleşik Krallığı’n daha da yakınlaştığını söylemek doğru olur. Bugün imzaladığımız güvenlik anlaşması, iki ulusun ortaklığını yoğunlaştırmasını ve benzersiz bir şekilde yükseltmesini sağlıyor.


Kuzeyden, Baltıklara ve daha ötesine, silahlı kuvvetlerimiz birlikte eğitim ve tatbikat yapacak, savunma ve güvenlik yeteneklerimizi birleştirecek ve her zaman birbirine yardım edeceğiz” dedi. Bugün İsveç’le imzalanan anlaşmayla benzer özellikleri taşıyan İngiltere – Finlandiya Güvenlik Anlaşmasının taraflar arasında askeri yardımlaşmayı sağlayacağını belirten Johnson, “Her iki ülkeden birinde bir felaket olması durumunda, birbirimize yardıma gideceğiz. Yardımın niteliği elbette karşı tarafın talebine bağlı olacaktır, ancak aynı zamanda askeri yardım da dahil olarak güvenliğimizin ve savunma ilişkimizin yoğunlaştırılması temel olarak amaçlanmaktadır” ifadelerini kullandı.



Aslında gerek İngiltere’nin İsveç ve Finlandiya ile imzaladığı anlaşmalar gerekse her iki ülkenin de NATO’ya girmek istemesi onlar için GERİ DÖNÜLEMEZ BİR YOLA GİRİŞ anlamı taşımaktadır. Şöyle ki; bu saatten sonra herhangi bir nedenle bu ülkelerden biri ya da her ikisi NATO’ya giremez ise;


MOSKOVA MUHTEMELEN ÜYELİĞİ REDDEDİLEN ADAYI BUNDAN BÖYLE DÜŞMAN OLARAK GÖRMEYE DEVAM EDECEKTİR.


Yukarıda yer alan bilgileri vermekteki asıl amacım Türkiye’nin tutumunu tartışmadan evvel mevcut durumu tüm çıplaklığı ile ortaya koyabilmektir.


Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alınmaları konusunda Türkiye’nin önünde 3 yol vardır.


1. HER İKİ ÜLKENİN DE VETO EDİLMESİ

A. FAYDALARI

(1) Rusya’dan çok büyük bir destek alınıp ilişkiler daha iyi bir seviyeye gelir.

(2) Biri dolaylı, diğeri sürekli olarak Terörü destekleyen 2 ülkeye ve diğer ülkelere çok anlamlı bir mesaj verilmiş olur,

(3) Belki de 3ncü Dünya Savaşı çıkmasının önüne bile geçilmiş olunabilir.


B. SAKINCALARI

(1) NATO ve Batı Avrupa nezdinde Türk Düşmanlığı daha da artar

(2) Doğrudan olmasa da ülkemize karşı hasmane davranışlar ve bazı aleyhte uygulamaların sıkılaştırılması/zorlaştırılması, vize zorlukları vb. gibi gündeme gelebilir

(3) Diğer NATO ve Batı Avrupa ülkelerinden sürekli VETO’yu kaldırma baskısı görülür.


2. HER İKİ ÜLKENİN DE NATOYA ALINMASI

A. FAYDALARI

(1) NATO ve Batı nezdinde iyi karşılanır

(2) Finlandiya ve Özellikle İsveç ile Terör konusunda bazı mutabakatların sağlanmasına katkı yapar (Önceki hatalara düşülmediği takdirde)


B. SAKINCALARI

(1) Rusya ile ilişkiler çok bozulup yaşanan ekonomik kriz daha da büyüyebilir.

(2) ABD ve Batı bundan sonra başka tavizler de isteyebilir.


3. FİNLANDİYA’NIN KABUL EDİLMESİ, İSVEÇ’İN VETO EDİLMESİ

A. FAYDALARI

(1) Ne ABD ve Batı ne de Rusya tam olarak kızdırılmamış olur.

(2) İsveç gibi Teröre doğrudan destek veren ülkelere ciddi bir mesaj olur.

(3) Türkiye’nin kararlı olduğu anlaşılır ve bundan sonra daha dikkatli olunmasının önünü açar

(4) Hem Rusya hem de Avrupa ile ilişkilerde ciddi bir kırılma yaşanmamış olur


B. SAKINCALARI

(1) İsveç iyice kızdırılıp Teröre ve Terör örgütlerine daha büyük destek verebilir

(2) Baskılara dayanamayıp tarihte 2 defa daha olduğu gibi geri adım atılır ve Veto kaldırılırsa Türkiye’nin itibarı SIFIRA inebilir.


NETİCE VE GÖRÜŞ:

Yukarıdaki tüm fayda ve sakıncalar dikkate alınarak, karşılaşılabilecek diğer durumlar da çok iyi etüt edilerek ŞAYET GERİ ADIM ATILMAYACAK VE TEPKİLER GÖĞÜSLENEBİLECEKSE Türkiye için en uygun çözüm;

FİNLANDİYA’NIN KABUL EDİLMESİ, İSVEÇ’İN VETO EDİLMESİ dir. Ancak özellikle VETO yönünde karar verilirse, en azından Türkiye gibi Vetoyu düşünen bir ya da birkaç NATO üyesi ülkenin desteği de alınmalıdır.


Esen kalınız.

Mehmet ASAL








Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

bottom of page