top of page

Japon Yarbay Yukichi Tsumura

Güncelleme tarihi: 27 Haz 2023

DERLEYEN : Mehmet ASAL



Yarbay Yukichi Tsumura ya da bilinen adıyla Yarbay Çomora, Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri'nde görev yapmış bir deniz subayı ve 1012 Türk savaş tutsağını İstanbul Hükümeti'ne teslim etmekle görevli Heimei-maru gemisinin komutanıdır.


Heimei-maru Olayı'ndaki Rolü

Rus Çarlığı tarafından 1.Dünya Savaşı sırasında tutsak alınmış, Sibirya'da bir esir kampında tutulmakta olan askerler ve ailelerinden oluşan 1012 Türk esiri, 1918 yılında Beyaz Ordu kuvvetlerine destek vermek amacıyla bölgeyi işgal eden Japon İmparatorluk Ordusu tarafından ele geçirilmiştir.


1921 yılının Şubat ayında, diğer İtilaf Devletleri'nin bu yönde bir talebi olmamasına karşın Japon İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu'nun da diplomatik ve ekonomik çabalarıyla bu tutsakları İstanbul Hükümeti'ne teslim etme kararı alır.


1921 Şubat ayının sonunda Vladivostok'tan yola çıkan Heimei-maru gemisi 3 Nisan 1921 tarihinde Süveyş Kanalı'nı geçerek Akdeniz'e ulaşır. 5 Nisan tarihinde Çanakkale Boğazı'na ulaşmak üzereyken Midilli Adası açıklarında Yunanistan Krallığı donanması tarafından durdurulur.


Anadolu'da bir savaş vermekte oldukları gerekçesiyle; İstanbul Hükümeti'ne iade edilecek dahi olsalar bu tutsak iadesine izin veremeyeceklerini bildiren Yunanistan Krallığı, gemi komutanı Yarbay Tsumura'dan Türk tutsakların Yunanistan'a teslim edilmesini ister.

Yarbay Tsumura birçok kez yinelenen bu istekleri tutsakların Japon İmparatorluğu himayesinde olduğunu söyleyerek her seferinde şiddetle reddeder.


Sonunda gemi Yunanistan tarafından Pire Limanı'na çekilir ve 6 ay boyunca erzak almasına dahi izin verilmeden limanda bekletilir. Gemide yaşanan insani krizin de etkisiyle araya giren Milletler Cemiyeti'nin tutsaklar içindeki kadın ve çocukların serbest bırakılması gerektiğini söylemesi üzerine gemide bulunan 395 kadın ve çocuk Olympos adlı bir Yunan gemisi tarafından İstanbul'a götürülür.


Bu süreçte Yunanistan'la diplomatik temaslar kuran Japonya, geminin serbest bırakılması isteğini Yunanistan'a kabul ettiremeyince İtilaf Bloğunun kurucu üyeleri olan Britanya İmparatorluğu ve Fransa'yı ikna etmeye çalışmış ancak bunda da başarılı olamamıştır.

6 ayın sonunda taraflar, arabulucu olarak devreye giren İtalya'nın teklifini kabul eder. Yunanistan gemiyi serbest bırakır, Japonya da karşılığında tutsakları İstanbul Hükümeti'ne değil İtalya'ya teslim eder. İtalya tutsakları Asinara Adası'nda bir esir kampına yerleştirir.

Tutsaklar, 7 ay orada tutulduktan sonra İstanbul Hükümeti'nin İtilaf Devletleri'ne "Esirlerin orduya katılmayacağı" teminatını vermesi üzerine Mayıs 1922'de Asinara'ya ulaşan "Ümit" adlı bir Türk gemisi ile İstanbul'a getirilir.


Kendisine uygulanan yoğun baskılara rağmen Türk tutsakları Yunanistan'a teslim etmediği için Türk kamuoyunda minnetle anılan Yarbay Tsumura'nın adı İstanbul'un Beykoz ilçesinde bir caddeye verilirken anısına bir de belgesel çekilmiştir.

Ayrıca 2019 yılında Japonya'ya resmi bir ziyarette bulunan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada Yarbay Tsumura'nın kahramanlığının hiç unutulmayacağını ve köklü Türk - Japon dostluğunun bir simgesi olacağını söylemiştir.

DAHA DETAYLI BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİLERİ OKUYABİLİRSİNİZ:


YARBAY YUKİCHİ TSUMURA KİMDİR ?


Japonlar 1918 yılında, Rusya’ya ait Viladivostok’a Asker Çıkarıyor

Savaş sırasında İtilaf Devletleri yanında yer alan Japonya, Rusya’daki Bolşevik Devrimi’nin yol açtığı karışıklıklardan yararlanarak 1918 yılının Nisan ayında Viladivostok’a asker çıkarmış ve Trans–Sibirya demiryolu hattı boyunca Baykal Gölüne kadar olan bölgeye ilerlemişti.


Türk Esirlerin Kaderi Japonya’nın Elinde

Japonya 4-6 Nisan 1920’de Viladivostok bölgesini tamamen kontrol altına aldığından bölgede bulunan Türk esirlerin kontrolü de Japonya’ya geçmişti. Bu sırada Rusya‘nın iç kesimlerinden Türk esirlerinin bu bölgeye sevki ise devam etmekteydi.


Osmanlı Devletinin Türk Esirler İçin girişimi

Bu buhranlı hava içinde uluslararası arenada inisiyatifini kaybetmiş olan Osmanlı Devleti Rusya’da kalan esirleri için İstanbul’daki İngiliz Fevkalade Komiserliği’ne başvurmak zorunda kalmıştı. İngiltere, Osmanlı Devleti’nin müracaatına 1919 sonlarına doğru cevap verdi. İstanbul’a yapılacak seferin masrafları Osmanlı hükümeti tarafından karşılanacak, Viladivostok’ta toplanan Türk esirleri Japon vapur şirketi Katsuva ile yapılan anlaşma neticesinde tahsis edilecek bir özel gemiyle, Ağustos ya da Eylül ayında İstanbul’a ulaştırılacaktı. (Paranın havale edilmesi İngilizler tarafından bir yıl geciktirilmiştir)


Japonya Heimei-maru İsimli Vapuru Viladivostok Limanına Gönderiyor

Paranın gönderilmesinin hemen ardından 1921 yılının Şubat ayında Japon askeri yetkilileri, Türk esirlerini taşımak için Heimei-maru (Parlak Barış) isimli vapuru Viladivostok limanına gönderdiler.


Vapura 1030 kişi binecekti. Bunların 12’si Türk esirlerinin orada evlendikleri eşleri, geriye kalan 1018’i ise Türk esiriydi. Vapura kaçak olarak binen Tatar gençleri de bulunuyordu.

Esirler, limana kol düzeninde şehrin çeşitli yerlerini selamlayarak, Türk bayrağı çekilen gemiye büyük bir disiplin içinde bindiler.


Viladivostok limanında Çinliler, Japonlar, Amerikalılar, Koreliler ve Azerilerden oluşan halk topluluğu esirlerin örnek davranışlarını büyük bir ilgi içinde izliyordu.


Türk–Tatar Müslümanların “Anavatan’a bizden selam götürün” diye bağrışmaları ve “Selamet! Selamet!” sesleri ile Heimei-maru 23 Şubat 1921’de Viladivostok limanından hareket etti.

Heimei-maru vapurunun kaptanı Japon Yarbay Çomora idi. Vapurda ayrıca bir Japon Yüzbaşı ve bir de doktor binbaşı bulunuyordu.


Yolculuğun Viladivostok’tan İstanbul’a kadar 45 günde bitirilmesi planlanmıştı.

Vapur, hiçbir limana uğramadan Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e çıkacak ve doğrudan İstanbul’a gidecekti. Sadece Seylan Adası (Sri Lanka) ’nın Kolombo limanından su almak için duracaktı. Yiyecek olarak ise 50 gr. ekmek ve ölmeyecek kadar pirinç lapası bazen de ince bir dilim balık ve çay verilecekti.


Bu şekilde 10 800 deniz mili (20.000 km’den) fazla yol gidilecekti.


Heimei-maru isimli gemi Midilli Adası Önlerinde Yunanistan Tarafından Durduruluyor

Heimei-maru Midilli Adası önünde zorla durdurulduktan sonra Yunan Hükümetini temsilen iki subay ve bir sivil vapura gelirler. Yunanlılar vapurda bulunan esirlerin tamamının kendilerine teslim edilmesini isterler.


Japon Yarbay Çomora mert askerlere yakışan bir yanıt verir:

“Hükümetimden, bu yolcuların hepsini İtilaf Devletleri işgali altındaki İstanbul’daki Türk hükümetine teslim etmek emri aldım. Elimde bütün devletlerce kabul edilmiş ve imzalanmış bir de protokol var ve bu sebeple size Türkleri esir veremem.”

Bu cevap üzerine Yunan heyeti gider. Birkaç gün sonra ikinci bir heyet gemiye gelir, Kaptan Çomora’dan aldıkları cevap yine aynıdır:

“Hayır!”

Bundan sonrası Japon Yarbay Çomora ile Yunan temsilcileri arasında tam bir sinir harbine döner.


Yunan heyeti gemiye her geldiğinde biraz daha sert ve aksi cevaplar alırken gemiden de sinirli bir şekilde ayrılır. Bu esnada Japon elçiliği de devreye girer ama sonuç yoktur.

Türk esirler ise meraklı ve endişeli şekilde olayları takip ederken, kısıtlı imkânlara ve ağır gemi şartlarına katlanmak zorundadırlar.


Heimei-maru Türk Esirler İle Birlikte Pire Limanına Çekiliyor

Yapılan görüşmeler sonuç vermemiştir. Yunanlılar gemiye hareket izni vermemekte, Japon Yarbay da Türk esirleri Yunan Hükümetine teslim etmemekte kararlıdır.

13 Nisan 1921 tarihinde geminin Midilli’den Pire limanına çektirilmesi uygun görülmüştür. Böylece Türk esirleri için ikinci esaret dönemi başlar.


Bu uluslararası skandalı çözmek için de diplomatik faaliyetlere girişilir.

Yunan hükümetine vapurdaki esirlere muharip unsur olarak bakmanın yanlış olduğunu belirten ve 14 Nisan 1921 tarihli telgrafla kendilerini uyaran Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı’na, 17 Nisan 1921’de cevap verir.


Yunan Başbakanı Gunaris esirlerin İstanbul’a nakli konusunda Japon Hükümeti ile müzakerelerin devam ettiğini söyleyerek kaçamak ifadeler kullanmıştır.


Yunan Heyet Israrla Türk Esirleri İstiyor

Pire limanında da Yunan Hükümeti esirlerin kendilerine iadesini talep ederler. İki küçük rütbeli subaydan oluşan bir heyet, Japon Yarbay Çomora’ya gelir ve esirlerin teslim edilmesini isterler.


Yarbay Çomora askeri görgü kuralları gereği “Benimle konuşacak zatın benim rütbemde bir asker olması lazım” diyerek gemiden uzaklaştırır. Yunanlar daha sonra gemiye bir yarbay ve bir binbaşıdan oluşan başka bir heyetle gelir, Çomora onlara da:

“Bu gemi bir Japon gemisidir ben de bir Japon askeriyim. Hükümetimden aldığım emir gereği Kızılhaç Örgütü’nün izin ve İtilaf Devletlerinin onayı üzerine bu esirleri İstanbul’a götürüp Türk makamlarına teslim etmekle görevliyim. Aynı zamanda bir asker olduğum için bu görevi yerine getirmeye mecburum. Yok, Yunan hükümeti derse ki bu esirleri sizden alırız; o takdirde önce bizleri sonra da Türkleri alırsınız!” der.


Japon gemisi ve mürettebatını esir almanın uluslararası yeni bir krize yol açacağını bilen Yunan Hükümeti böyle bir şeye cesaret edemese de gayri insani yollara başvurmaktan çekinmez.


Yunanlılar hem Türkleri hem Japonları yıldırmak için gemiye erzak vermez. Ne var ki ne Türkler de ne de Japonlar da yılgınlıktan eser vardır. Yarbay Çomora “Çok ümitliyim Yunanlılar sizleri elimizden kolay kolay alamayacaklardır.” diye moral tazelemektedir.

Türk esirlerin de Japon Yarbay’a güvenleri tamdır.


Esirlerden biri olan Binbaşı Halil Ataman; “…umudumu kırmıyorum, Japonlar ayak direyecek ve bizleri Yunanlılara vermeyecekler” diyerek Yarbay Çomora’ya güvenlerini belirtmektedir. Bu kuvvetli ruh halinin, her geçen gün biraz daha ağırlaşan gemi şartlarında ne kadar daha süreceği belirsizdir.


Pire’de Türk esirlerin zorla tutulmasının üzerinden 5 ay geçmiştir.

Japonlar, Türkiye’ye götürmek üzere aldıkları esirleri İstanbul’a ulaştırmak için direnç gösterirken, Yunanlılar Heimei-maru vapurunun Pire’den ayrılmasına izin vermez.

Japon mürettebat ve askerlerin bir kısmı bu sıkıntılı sürece ve ağır gemi şartlarına dayanamamış, geminin ikinci kaptanı da dâhil çoğu hastalanıp Yunan hastanelerine kaldırılmıştır.


Milletler Cemiyeti Durum İncelemesi İçin Heyet Gönderiyor

Türk esirleri, Milletler Cemiyetine başvuruda bulunarak Heimei-maru’yu incelemek üzere bir sağlık heyetinin gemiye gönderilmesini sağlarlar. 1 Ağustos 1921’de incelemelere başlayan heyet üyeleri, gördükleri manzara karşısında şaşkına döner ve üzüntülerini gizleyemezler.

Muayeneler sonucunda malul sayılan 395 kişi, 6 Ağustos 1921’de, önceden büyük baş hayvan taşımak için kullanılan Olympos vapuru ile İstanbul’a gönderildiler.

13 Nisan 1921’den beri Pire’de tutulan Türk esirlerinin tarafsız bir ülke arazisine yollanmasına karar verildi. Varılan anlaşmaya göre sevk, iskân ve iaşe masraflarını Osmanlı Devleti karşılayacak, Türk kafilesi Türk– Yunan Harbi sonuna kadar İtalya’nın Asinara Adasında misafir edilecekti.


Heimei-maru Pire Limanından Ayrılarak Asinara Adasına Gidiyor

Heimei-maru ve taşıdığı 620 Türk esiri 13 Ekim 1921’de Pire’den ayrılarak 17 Ekim 1921 tarihinde Sardunya Adası’nın Porto Torrres limanına vardılar. Japonya’nın Roma Askeri Ataşesi bizzat Asinara Adasına gelerek Türklere ne kadar değer verdiğini gösterdi.

18 Ekim sabahı Asinara Adası’na varan Türk esirleri derme çatma bir iskeleden karaya çıkarlar.

Viladivostok’tan beri esir Türk gazilerinin kaptanlıklarını yapan, Türkleri Yunanlara Teslim Etmeyen Yarbay Çomora kader arkadaşlarına hüzünlü bir veda konuşması yapar;

“Arkadaşlar sizi, siz Türkleri tanımış olmak benim için hayatım boyunca taşıyacağım çok canlı ve daima benimle yaşayacak bir şeref ve iftihar vesilesi olacaktır.

Siz Türkleri tanımış olma fırsatına nail olduğum için çok bahtiyarım. Sizlerde çok üstün bir seciye (ahlak) ve karakter, aynı zamanda fazilet gördüm. Bu söylediklerim bilmüşahade (gözlemlerime dayanarak) duygularımın kendisidir.

İşte bu görüşüm bana şu gerçekleri söyletiyor:

Sizler insanlığın öğüneceği üstün insanlarsınız. Bütün iyi ve güzel vasıflar sizde toplanmış. Sizler şayan-ı hürmet bir milletin çocukları olduğunuzu fiilen ispat ettiniz. Bu gerçeğin bizzatihi şahidi benim. Sizlerle geçirdiğim sekiz aylık süre, bana çok kıymetli hayati mevzular öğretti.

Şimdi burada sizleri müjdelemek değil, olanı ve yarınlarda olacağı söylemek istiyorum: Yaşamak, var olmak sizin ve siz ayardakilerin hakkıdır.

En şayanı hürmet, kendine inanılır, güvenilir, en yüksek ahlaka sahip, yaşamaya en çok layık olan bir milletsiziniz. Bir gün memleketinizin giriştiği mücadele, zaferle sona erecektir. Çünkü var olmak ve yaşamak isteyen sizsiniz; Türk milletidir.

Yakından gördüğüm kaypak ve kahpe milletler size dem vuramaz. Parlak yarınlar sizindir.

Sizler sevdiğiniz vatanınıza götüremediğim için çok üzgünüm ve müteessirim. Çünkü sizleri bu ıssız, insansız, vahşi ve kötü görünüşlü bir yere indirdik. Umarım, bu yerden de kurtulursunuz. Şimdi en iyi dileklerimle hepinizi selamlarım.”


Asinara Adası’na Yerleşen Türk Esirleri

Sibirya’nın soğuğunda esir kamplarında açlık ve her türlü sefaletin içinde ölüm kalım savaşı veren Türk esirlerini Asinara Adasında da sıcak, susuzluk, hastalık ve kötü yaşam şartları bekliyordu. İtalyanların ağır suçlular için sürgün ve salgın hastalıklar için de karantina merkezi olarak kullandıkları bu adada yetişen sebze, meyve et ve süt ürünleri ülkeye sokulmuyordu.

Denizde köpek balıkları, karada ise zehirli yılanlarla kuşatılan esir gazilerimiz buraya sekiz ay kadar katlanmak zorundaydılar. Ne yazık ki bazıları vatan toprağının kokusunu alacak kadar memlekete yaklaşmalarına rağmen yılan sokması ve hastalık yüzünden Asinara Adasında şehadet şerbetini içmiş, adaya defnedilmiştir.

Nihayet Milletler Cemiyet ve Türk Kızılay’ının çalışmalarıyla 19 Haziran 1922 tarihinde Ümit Vapuru ile İstanbul’a doğru seyre çıkar.

25 Haziran 1922’de yedi buçuk yıllık esaret hayatı bitmiş, sırada fazlası ile özgürlüğü anavatanda kucaklamak kalmıştır.


Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

bottom of page