top of page

TAYVAN KRİZİ

Güncelleme tarihi: 27 Haz 2023

YAZAN : Mehmet ASAL



TAYVAN KRİZİ YENİ BİR DÜNYA SAVAŞINA YOL AÇABİLİR Mİ?


Belki Tayvan’ın nerede olduğunu hatırlayamayan veya bilmeyenler olabilir. Veya Tayland ile de karıştırılabilir.


Tayvan Doğu Asya'da Çin'in ve Japonya'nın güneyinde, Filipinler'in kuzeyinde Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki stratejik önemi ne ise Tayvan’da Bölgesinde o derecede stratejik konuma sahip bir adadır.


Coğrafi olarak Türkiye’nin 22 de biri büyüklüğünde, nüfus olarak 4’te birine yakın ama buna rağmen G 20 olabilmiş bir ülkedir Tayvan. Aslında bir ülke olduğu da tartışmalıdır. Nedeni de zaten bu bölgede yarattığı krizin ana nedenidir. Diğer bir ifade ile milli Gelir Bakımından dünyanın ilk 20 ülkesi arasındadır. Haritaya bakıldığında Çin’in yanında küçücük bir ada gibi görülmesine rağmen 24 Milyona yakın bir nüfusa sahiptir. Kişi başı milli geliri ise 25 000 $ civarındadır.


Ülke toplam yüzölçümü 35.980 km² dir. Bunun 32.260 km² si kara 3.720 km² si deniz alanıdır. İklimi tropikaldir.


2020 yılının verilerine göre Tayvan, dünya çip üretiminin %63’ünü tek başına karşılamaktadır. Başlıca İhraç Ürünleri: Doğalgaz, Ofis makineleri/parçaları, bilgisayarlar, rafine petrol, sıvı kristal ekranlardır. Doğal Kaynakları kömür, doğal gaz, kireçtaşı, mermer, asbest, ekilebilir arazi yoğunluğudur.


Etnik gruplar Han Çinlileri (Tayvan nüfusunun yaklaşık %70'ini oluşturan Holo, Hakka ve anakara Çin menşeli diğer gruplar dahil) %95'ten fazlası, yerli Malayo-Polinezya halkları %2,3 Diller Mandarin (resmi), Tayvan (Min Nan), Hakka lehçeleri, yaklaşık 16 yerli dil mevcuttur. Dini inanış olarak Budist %35,3, Taocu %33,2, Hıristiyan %3,9, halk dini (Konfüçyüsçü dahil) yaklaşık %10, yok veya belirtilmemiş olan %18,2 dir.

Nüfus artış hızı %0.04 dür. Yarı başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.


TAYVAN Tarihi :

Çin’e ait olan bu adanın 1895 yılındaki Japonya-Çin Savaşı sonunda Çin’in yenilmesi ile hakimiyeti Japonya’ya geçmiştir.


İkinci Dünya Savaşı’nda yenilen Japonya, 50 yıl sonra Tayvan’ı Çin’e iade etmek zorunda kalmıştır.


2. Dünya Savaşı sonrasında Çin’deki Komünist ve Milliyetçi parti arasındaki iç savaşı 1949’da Komünist Parti yanlıları kazanmıştır. Bu dönemde Çin’de iktidarda olan Milliyetçi Parti, 1949’da gerçekleşen devrim ile iktidarı Komünist Parti’ye devretmek zorunda kalmıştır. Komünist Parti’nin Çin Halk Cumhuriyeti’ni ilan etmesiyle Tayvan’a geçen (kaçan) Milliyetçi Parti, adada 1912 yılında kurulmuş olan Çin Cumhuriyetinin devam ettiğini ilan etmiştir. Yani Çin’i terk eden Kuomintang mensupları Tayvan’ı kurmuştur. Ancak Pekin Hükümeti, Tayvan’ı kendi yönetimi altındaki bir eyalet olarak görmeye ve o topraklar üzerinde hak iddiasında bulunmaya devam etmiştir. Bu sebeplerden dolayı da Çin-Tayvan ilişkileri gelişememiştir.


1960 yılında Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Başkanı Mao Zedong (1914-1976), Tayvan’ın “anavatana” dönmesi halinde, dış politika haricindeki tüm konulardaki yetkinin (güvenlik, iktisadi yapı ve yöneticilerin atanması da dahil) Tayvan yönetimine bırakılabileceğini dile getirmiştir. 1971’e kadar Birleşmiş Milletler’ de Tayvan Adası yani Çin Cumhuriyeti siyasal otorite olarak tanınmıştır.


1971’de’ki ABD politikalarının değişmesi sonucu bu durumda değişmiş ve 1971’de BM Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımıştır.


Tayvan’daki halkın kökeni Çinlilerden oluşsa da bağımsızlık hareketleri hep sürmüştür ve Çin’in bu hareketlere karşı tutumu çok sert olmuştur. Çin’in Tayvan’ın bağımsızlığı konusundaki sert politikasının son örneklerinden biri de 14 Mart 2005’te Çin Ulusal Halk Kongresi tarafından kabul edilen ve Tayvan’ın bağımsızlığına tamamen karşı çıkan Anti-secession Law’dır.


Tayvan bazı Üçüncü Dünya ülkeleri (El Salvador, Dominik Cumhuriyeti, Kosta Rica, Paraguay …) tarafından tanınmasına rağmen büyük devletler tarafından tanınmamaktadır.


Başlangıçta Tayvan’ı tanımayan ABD; Komünist tehdide karşı, özellikle Kore Savaşından sonra Adayı desteklemeye başlamıştır. Bu amaçla 1954 yılında, Başkan Eisenhower döneminde, ABD ve Çin Cumhuriyeti (Tayvan) arasında bir savunma antlaşması (US-ROC Mutual Defense Treaty) imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre, ABD, Tayvan’ın herhangi bir dış güç tarafından saldırıya maruz kalması durumunda, bu ülkenin güvenliğini sağlayacağını taahhüt etmiştir.


Ancak Soğuk Savaş konjonktürünün değişmeye başlaması, Rusya-Çin ilişkilerinin bozulmaya yüz tutması ile Batı, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileri düzeltmek için girişimlerde bulunma kararı almış, bunun sonucunda da 1971’e kadar Çin’i temsil eden siyasal otorite olarak Tayvan’ı tanıyan BM, bu tarihte Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımıştır.


Çin Halk Cumhuriyeti’nin BM’de koltuk sahibi olmasından sekiz yıl sonra bir bildiriyle o zamana kadar Çin Cumhuriyetini tanıyan ABD’ de, bu konudaki tavrını değiştirmiş ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni (yani bizim bildiğimiz Tayvan’ı) Çin’in tamamını temsil eden meşru otorite olarak tanımıştır.


Çin tarafından kabul edilmese de Tayvan temsilcileri, 1971'e kadar Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda Çin'i temsil etmiştir. 1950'ler ve 1960'larda çok sayıda ülkenin diplomatik ilişki tercihini Çin Cumhuriyeti'nden Çin Halk Cumhuriyeti'ne çevirmesinin ardından 1971'de BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, Pekin hükümetinin Çin'in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle Tayvan'ın uluslararası örgütlerdeki konumu belirsiz hale gelmiştir. Ancak halen 23 ülke, tüm Çin'i Tayvan'ın temsil ettiğini düşünmektedir.


1996’da ki krizde Doğu Asya’daki en önemli askeri müttefiklerinden biri olarak gördüğü Tayvan’ı, Çin tehdidine karşı Pasifik donanmasıyla koruyan ABD’nin Tayvan politikası 11 Eylül 2001’den itibaren değişmiştir.


Küresel terörizme karşı iş birliği politikası nedeniyle Çin ile ilişkilerini iyi tutmak isteyen ABD, “Tek Çin” prensibini ve Adanın Çin’le barışçıl yollardan yeniden birleşmesini desteklediğini ifade etmiştir.


ABD Tayvan ile askeri anlaşmalara devam etmekte ama kesinlikle Çin Halk Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak gördüğünü ve tanınmayacağını da belirtmektedir.


Çin Dışişleri bakanı Vang, Tayvan Boğazı'nda son yıllarda askeri hareketliliğin arttığı, bunun Çin'in, Rusya'nın Ukrayna'da yaptığı gibi kaybedilmiş addettiği bir toprağı yeniden kazanmak için askeri bir girişimde bulunabileceği anlamına gelip gelmediğine dair soru üzerine Tayvan sorunu ile Ukrayna'daki durumun doğası bakımından farklı olduğunu belirterek, iki sorun arasındaki en temel farkın; Tayvan'ın Çin'in ayrılmaz bir parçası olduğu ve Tayvan sorununun tamamıyla Çin'in iç işi olduğunu, buna karşın Ukrayna sorununun iki ülke arasındaki anlaşmazlıktan çıktığını vurgulamıştır. Bazı insanların, Ukrayna sorununda egemenlik prensibini yüksek sesle dile getirirken Tayvan sorununda Çin'in egemenliği ve toprak bütünlüğünü aşındırmaya çalışmasının açık çifte standart olduğunu savunan Vang, "Tayvan Boğazı'ndaki bugünkü gerginliğin sebebi, Demokratik İlerici Parti (DPP) otoritesinin 'tek Çin' prensibini reddetmesi ve Tayvan Boğazı'nın iki yakasının tek ve aynı Çin'e ait olduğu statükoyu değiştirmeye teşebbüs etmesi” olarak belirtmektedir.


ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin bu günlerde Tayvan’ı ziyaret edeceği beklentisi, Çin ve ABD arasında tansiyonun fırlamasına yol açmıştır.


Tayvan medyasının diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberlerde Pelosi’nin Tayvan'a inmesinin her an beklendiği öne sürülürken, ABD'yi art arda sert mesajlarla uyaran Çin hükümeti bağımsızlığını tanımadığı adaya savaş uçaklarını göndermiştir.


Çin savaş uçaklarının Tayvan adasının etrafında uçtuğu ve tansiyonun çok yüksek olduğu açıktır. Çin'in savaş gemilerinin de bölgede konuşlandığı görülmektedir.


JAPONYA GÜNEY KORE VE ABD TAYVAN’I UÇAK GEMİSİ GİBİ GÖRMEKTEDİR.


2005 yılında ABD VE JAPONYA Tayvan’ı koruyacağını açıklamıştır.


Çin savunma Bakanlığı Sözcüsü Ren Guoqiang, Çin Halk Kurtuluş Ordusunun (PLA) bölgede yaşanan gelişmeler karşısında Tayvan Boğazı yakınlarında 3 gün sürecek bir askeri tatbikata başladığını belirtmiş, tatbikatın gerekli olduğunu ifade ederek, ordunun Çin'in egemenlik haklarını ve toprak bütünlüğünü korumak adına bu yönde bir adım attığını kaydetmiştir.


Ren Guoqiang, Pelosi ziyaretine herhangi bir atıfta bulunmazken, ABD ve Tayvan'ı "aralarında yürüttükleri gizli anlaşmayı hızlandırmak ve sık sık rahatsızlıklara yol açmakla" suçlamıştır.


Pelosi'ye yakın bir kaynak, ABD yönetiminin üç numaralı ismi olan Temsilciler Meclisi Başkanı'nın Tayvan lideri Tsai Ing-wen'le görüşmesinin beklendiğini ifade etmiş ancak ABD Başkanı Biden geçen hafta yaptığı açıklamada ABD yetkililerinin şu anda Tayvan’ı ziyaret etmesinin “iyi bir fikir olmadığını” söylemiştir.


ABD'nin diplomatik ilişki kurmadığı ancak desteklediği Tayvan ziyaretini gerçekleştirmesi halinde Pelosi, en son 1997’de dönemin ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich tarafından ziyaret edilen Tayvan’a seyahat eden en üst düzey ABD yetkilisi olacaktır.


Bu doğrultu da Başkan Biden’ın açıklamasının aslında ABD’nin bu ziyareti desteklemediğini açıklamak anlamında tansiyonu düşürebileceğini düşünmekteyim.


Yani ABD Başkanı "TAVŞANA KAÇ TAZIYA TUT" taktiği ile TAYVAN'a desteğini sürdürürken yeni bir Bölgesel ya da Dünya çapında çatışma ihtimalini de azaltmaya çalışmaktadır. Çin'in de bu aşamada savaş çıkarabilecek bir çılgınlığa kalkışmayacağını ancak yine de Pelosi vasıtasıyla tüm dünyaya bazı mesajlar vermek isteyeceğini tahmin ediyorum.


Ancak bugünlerdeki gelişmeler her ne olursa olsun unutulmamalıdır ki; TAYVAN bu bölgede potansiyel bir kriz hatta ileride 3ncü Dünya Savaşına yol açabilecek önemde bir ada/ada devletidir.


Esen kalınız.

.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

bottom of page