top of page

Yunanistan'ın değişmeyen Türkiye Politikası

Güncelleme tarihi: 27 Haz 2023

Bu makale 1983 yılında kaleme alınmıştır.


YAZAN : Mehmet ASAL Dz. Yzb.



1830’larda, Çarlık Rusya'sının büyük desteği ile Türklerden bağımsızlığını alan şimdiki Yunan ulusu, o zaman Grek, Slav, Sırp-Bulgar, Makedonya, Ulah, Macar vb. gibi birçok ulusların toplamı olan, 750.000 kişilik bir topluluktu.


Bağımsızlık döneminden başlamak üzere 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı, Balkan Savaşı, I.nci Dünya Savaşı, II.nci Dünya Savaşı, sonrası NATO ittifakına giriş ve 1983'e gelinceye kadar, başta Fransa, bilahare İngiltere, Rusya ve nihayet A.B.D.’nin en ziyade himaye ve desteğine mazhar olarak, bugünkü 10 milyon nüfuslu, Megalo Idea fikirleri ile dopdolu ve tam bir TÜRK DÜŞMANI devlet yaratılmıştır.


Kendilerini, eski Hellen uygarlığının torunları ve varisleri olduğuna inandırmış ve bu yolda devamlı olarak Batılı Devletlerin kandırmalarıyla yoğurulmuşlardır. Bu noktada itiraf etmemiz gerekir ki, gelmiş geçmiş Türk hükümetlerinin ihmalkarlığı ve bazı devlet adamlarının düşünmeden ve bilmeden verdikleri beyanatlar ve uygulamaları, Yunan ulusunda bu duyguları daha da kuvvetlendirmiş ve Türklerin de bunu kabul ettiği izlenimini uyandırmıştır.


Bunun en iyi örneği, 1953 yılında, İstanbul’un fethinin 500.ncü yılında Demokrat Parti döneminde yaşanmıştır.O dönemde iktidarda olan Demokrat Parti hükümeti, İstanbul’un fethinin 500.ncü yıldönümü nedeniyle, bütün dünya ya büyük törenler ve şenlikler yapılacağını duyurmuştu, fakat sonra birden vazgeçilerek törenler gayri resmi havaya sokulmuş ve halk hayal kırıklığına uğratılmıştır. Buna gerekçe olarak ta “Yunanistan’ı gücendirmemek” gösterilmiştir.



Halbuki o Mayıs ayında Yunan Hükümeti, bu fethin 500.ncü yılı için 7 gün yas ilan etmiş, kiliselerinde matem dua ve ayinleri düzenlemiştir. Türk hükümeti bu yas ilanını protesto etmediği gibi, kendi törenlerini de iptal ederek Bizans’ın ’’Grek” olduğunu ve bu günkü Yunanistan ile büyük bağları bulunduğunu açıkça kabul etmiş oluyordu. Geçmiş dönemlerdeki Türk dış siyaseti incelenecek olursa, bunun benzeri daha pek çok örnekle karşılaşılacaktır.


Batılı ülkelerin ve hatta zaman zaman Türkiye’nin hoşgörüsüne alışmış Yunanistan’ın dış politikasının temelinde, bu hoşgörüden istifade ederek, her sorunu uluslararası hale getirmek yatmaktadır. Bağımsızlığını bile iç Ayaklanmayı uluslararası bir sorun haline getirmek suretiyle kazanan Yunanistan, bu tutumuyla dünya kamuoyunun dikkat ve ilgisini üzerine topladığı gibi, uluslararası siyasal ve ekonomik örgütlerin de çıkarlarına ve ilgilerine hitap etmek, ayrıca dünyanın muhtelif yerlerindeki Yunan Lobilerinden ve zenginlerinden yardım görmek olanağını da sağlamaktadır.


Yunanistan bu yolla, dünya kamuoyu ve siyasal örgütlerini hemen bir savaş tehdit ve tehlikesiyle karşı karşıya getirmekte ve savaşın çıkmaması için de ödün veriyor görünerek, karşı tarafa baskı yapılması yolunu tutmaktadır. Bu baskı, tarih boyunca Türkiye’ye yapılmıştır.


Bunun en iyi ve yakın örneği, geçtiğimiz yıl yapılan NATO Bakanlar konseyi toplantılarında ortaya çıkmıştır. Yunan başbakanı Papandreu gösterdiği uzlaşmaz tavır ve suçlamalarıyla, tarihinde ilk defa bir NATO Bakanlar Konseyi toplantısının bildiri dahi yayınlanmadan sona erdirilmesine neden olmuştur. Papandreu bu toplantıda, devamlı olarak TÜRKİYE’ye karşı sınırlarının güvence altına alınmasını istemiş, Türkiye’yi her an Yunanistan’a saldıracak bir ülke olarak empoze etmeye çalışmış, yardım konusunda ki bir metinden de Türkiye’nin adının çıkarılmasını sağlamıştır.


Yunanistan, bugün EGE Denizindeki adaların hemen tamamı denebilecek miktarına sahiptir. Gerçekte ise, askeri gücü ve ekonomisi bu kadar çok miktarda ve geniş yüzeye yaygın adalarını besleyecek ve koruyacak nitelikte değildir. Lozan ve Paris (15 Şubat 1947) antlaşmalarına aykırı olarak, adalara devamlı olarak yığınak yapmakta turistik maksatlı görünümü altında hava alanları inşa etmektedir. Batı Trakya Türklerine yaptığı baskı ve eziyetler her geçen gün artmakta, burada yaşayan Türkler göçe zorlanmaktadır. Kıbrıs'ta ise, neticesini düşünmeden, giriştiği bir oyunda mağlup olmuş, ama sonucunda fazla bir şey kaybetmemiştir. Halen, Kıbrıs Rum Kesimi toprak ve nüfus üstünlüğüne sahiptir ve Türkiye'nin Kıbrıs üzerinde bir emeli olmadığını, kabul etmiyor görünüyorsa da tüm dünya gayet iyi bilmektedir.



Yunanistan; "Megalo Idea", karasularının 12 mile çıkarılması, Ege hava sahasının tam kontrolü, NATO'nun kendi saldırgan tutumuna rağmen sınırlarını garanti etmesi gibi, doyumsuz ve sonsuz emellere sahiptir. Devletlerin de insanlar gibi umut ettikleri sürece yaşadıklarını varsaysak bile eylemli olarak elde edemeyeceğini bile bile her fırsatta aynı konuları gündeme getirmesi, Yunan dış politikasının temel ve değişmez esaslarının açıklığa kavuşturulmasını gerektirmektedir.


Bugün uluslararası gerginliklerde, hükümetlerin uyguladıkları başlıca üç- politika mevcuttur. Gerginliği azaltmak, muhafaza etmek veya arttırmak. Yunanistan halen Türkiye'ye karşı bu üçüncü tarzı uygulamaktadır. Bundan umduğu yararlar ise şöylece ifade edilebilir.

Mevcut şartlar ve tarihi gelişim içinde Yunanistan Türkiye’den her fırsatta bir şeyler kapmış ve bugüne gelinmiştir. Bugün ise gerek uluslararası hukuk kurallarını gerekse ikili-çoklu anlaşmaları çiğnemektedir. Bu durumda yapacağı tek ve en tabii şeyi yapmakta, Türkiye'nin gerçekleri daha iyi algılaması ve çaldırdıklarını geri istemesine mâni olmak için, "Ev sahibini bastıran Yavuz hırsız" örneği; yine de istemeye, bağırmaya devam etmekte ve bunda da başarılı olmaktadır.


Tarihi gelişim içinde Türk-Yunan ilişkilerine genel olarak bakılırsa görülecektir ki;

1. Türkler, kan dökerek elde ettikleri başarıların birçoğunu antlaşma masalarında kullanamamışlardır.

2. Yunanlar, tarih boyunca Türklerin zayıf bulunduğu zamanlarda taarruz etmişlerdir.

3. Yunan, taarruz hareketleri, daima batılı müttefiklerin desteğine erişmiştir.

4. Yunan stratejisinin esası, Türkleri müttefiksiz ve yardımdan yoksun şartlar altında harbe mecbur etmek olmuştur.


Kendine özgü politik düzenlerle ve oldu bittiye getirerek, Türkiye’nin iyi niyet ve geçmiş dönemlerde, ki dış politikasının zayıflığından yararlanan ^Yunanistan, Türkiye’ye karşı devamlı aktif bir politika izleyerek istediklerini elde edebilmiştir.



Özellikle 1974’den bu yana gelişmelere dikkat edilecek olursa, Türk- Yunan ilişkileri tam durulma görünümü alırken Yunanistan ortaya yeni bir sorun çıkarmış fakat sorunu sıcak bir çatışmaya dönüştürmemeye de özen göstererek, netice de Türkiye’ye ödün veriyor görünümüne girmiş ve böylece, dünya kamuoyunda hem yararına puan toplamış hem de Türkiye'yi alacaklarını ve haklarını unutturacak taze bir gerginlikle oyalayarak ’’Uyutma Politikası” uygulamıştır. Bu politika ile Yunan halkının dikkatini de başka noktalara kaydırarak, yönetimdeki hükümetlerin iç uygulamalarda ki başarısızlıklarını, kısmen de olsa perdelemeyi başarmıştır.


Latince kökenli bir kelime olan POLİTİKA” Çok Oyun” anlamım, gelmekte olup, yıllardan beri Yunan hükümetleri bu oyunu dış alanlarda çok iyi oynamakta ve Türkiye’ye karşı devamlı ön almaktadırlar. Bu günkü aşamada, milli dış politika olarak aktif bir görünüm içine girme ve oyunu aynı kozlarla oymama zamanı gelmiş ve geçmektedir.


Asıl gayesi Magalo Idea’yı gerçekleştirmek olan Yunanistan halihazır durumu buna uygun olmadığı halde, ilk fırsatta bu gayeye ulaşabilmek maksadıyla dış politikasını yıllardan beri değişmeyen bir rotadan sürdürmeye devam etmektedir. Bu dış politikanın temel ilkeleri

şöylece sıralanabilir.


1. Her anlaşmazlığı ULUSLARARASI SORUN haline getirmek,

2. TÜRKİYE ile ilişkilerinde uzlaşmazlığı esas almak,

3. Yaygın propaganda faaliyetleri ve devamlı aktif politikayla TÜRKİYE’ yi sindirmek,

4. Her sorunda büyük bir devletim desteğini yanına almak,

5. Uluslararası örgütleri (B.M, NATO, AET, OECD, Avrupa Parlamentosu) Türkiye aleyhine çevirici faaliyetlerde bulunmak,

6. Kiliseyi davalarına destek olarak kullanmak,

7. Silahlanmada daima Türkiye’den üstün olmak ve bu yolla Türkiye’ yi tehdit ve Megalo Idea'yı gerçekleştirmek,

8. Kıbrıs'ta kaybettiklerini geri almak,

9. Her fırsatta Türk ekonomisini sabote etmek,

10. Film, Tiyatro, TV, gazete, mecmua gibi basın yayın vasıtaları ile Batı kamuoyunu Türkiye aleyhine tahrik etmektir.


Yunan dış politikası daima Türkiye'nin zayıf zamanını kollar. Çoğunlukla bu zaman; Parlamento bunalımları, genel seçim önceleri, para çekişmeleri, ordunun sıkı yönetim ile meşgul olduğu dönemlerdir.


Bu nedenle;

Yunanistan'a karşı hiçbir zaman gerek ekonomik gerek politik gerekse askerî açıdan zayıf düşmemek gerekmektedir. Zira, ilkokuldaki alfabesine başladığı andan itibaren Türk düşmanlığıyla doldurulan her Yunanlı, en küçük fırsatta Türkiye'ye tekrar 15 Mayıs 1919’ları yaşatmayı hayal etmektedir,


EGE Denizinin bir barış denizi olması ve dostça ilişkiler gerek her iki ülke gerekse dünya barışı için zorunludur. Ancak, Türkiye'nin tüm iyi niyetli yaklaşım ve barışçı girişimlerine rağmen, tek yönlü sonu gelmez Yunan istekleri devam ettikçe ve karşı tarafta iyi niyet yerine devamlı bir sorun yaratmak alışkanlığı sürdükçe KAOS devam edecek ve belki de sonunda tarih, bir zorlama ile yeni bir şekil ortaya çıkaracaktır. Bunun için, tüm milli gücümüzle ve her an savaşa hazır olmak zorundayız.

Comments


© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

© 2023 by TheHours. Proudly created with Wix.com

bottom of page